Sedat ÇAĞLAR yazdı : STRATEJİ OYUNLARI - Niğde Haber Gazetesi

Şu bir gerçek ki Türkiye, içinde bulunduğu jeopolitik konum nedeniyle tarih boyunca hep önemini korumuştur. Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlaması, Afrika ile deniz sınırları olması üç kıtanın birleşme noktası olmuştur. Bunun yanı sıra Ortadoğu gibi bir bölgeye komşu olması Anadolu topraklarını her zaman stratejik bir konuma sokmuştur.
Böyle önemli bir konumda olan bir ülke, bir de güçlü ve ekonomi, milli savunma, enerji, üretim alanlarında dışa bağımlı olmadan hayatını idame ettirebiliyorsa işte böyle bir ülkeyi hiç kimse istemez. Hele emperyalist güçler hiç istemez.
Çünkü böyle bir ülke kendi başına oyun kurucu olacaktır.
Peki ya yeni Türkiye’de neler değişti?
Eski Türkiye’de oyun kurucu olan dünyanın uydusu dediğimiz Amerika, Rusya birde bunlara Avrupa Birliğini eklersek bu güçler oyunları kurarlar bu oyunda da daha çok bize figüran rolü düşerdi. Türkiye’nin ileri gitmemesi için sınırlar çizerlerdi. Belirli sınırlar içerisinde hareket etmesine izin verilirdi. Başına terör belası vererek milli gelirlerinin birçoğunu teröre karşı kullanmasını sağlarlardı. Türkiye’nin ellerinden gitmesini de istemezlerdi ama oyunlarının stratejilerinin için bize yazılan rolü oynamamızı isterlerdi.
Gelişen ve değişen Türkiye ile birlikte birçok şey artık eskisi gibi olmadı. İşler alışagelmiş şekilde ilerlemez oldu. Bu durumda oyun kurucu güçlerde endişe yaratmaya başladı.
Endişe yaratmaya başlayan durumlar neydi peki?
Ordu ve milli savunmada teknolojik hamleler yapıldı. Aselsan, TÜBİTAK gibi araştırma geliştirme kuruluşlarında birçok teknolojik projeler üretildi. Ve ordu silah teçhizatı hızla millileşmeye başladı. Milli piyade tüfeği, İnsansız hava aracı, silahlı insansız hava aracı, milli tank, milli helikopter, milli mühimmat ve benzeri üretimler Orduda ve milli savunma da artık kendi kendine yetebilen ve ihraç edebilir bir düzeye gelen bir ülkenin doğmasına sebep oldu.
Azerbaycan ve Rusya başta olmak üzere Orta Asya’daki enerji hatlarının Avrupa ya taşınmasında yine aynı şekilde Irak petrolünün Türkiye üzerinden Avrupa ya ve diğer ülkelere dağılımın yapılmasında Türkiye önemli bir aktör oldu. Bunun yanı sıra Karadeniz’de buluna doğalgaz rezervleri Türkiye’nin doğalgaz ve petrol üreten bir ülke olmasının önünü açtı ve enerjide dışa bağımlılığı önemli ölçüde azalttı.
Yine aynı şekilde Doğu Akdeniz’de hali hazırda aranan petrol ve doğalgaz yatakları bulunduğunda büyük bir rezerv sahibi olan Türkiye enerjide kendi kendine yetebilen bir ülke olarak dünya arenasında yerini alacaktı.
Özellikle IMF başta olmak üzere, dünyadaki kredi kuruluşlarından borç alan ve onların belirlediği ekonomik programları uygulamayı baştan kabul eden bir ülke olmaktan çıkan bir Türkiye dünya sahnesinde baş göstermeye başladı. Ayrıca ithalat ve ihracat arasındaki cari açığın günden güne azaldığı, üretimin arttığı katma değerin arttığı, işsizliğin ve enflasyonun azaldığı bir ülke artık dünya da baş gösteriyor oldu. Bunların başlangıcından biride Türk lirasından altı sıfır atılması ve Türk Lirasının dünya piyasasında itibarının yeniden gelmesi oldu. Üretim ile beraber faizler azaldı ve para faizden çok ticarette kullanılmaya başlandı. Artık dışarıdan borç alarak giderlerini karşılayan ve aldığı borçların faizini bile ödemekte zorlanan bir ülke olmaktan çıkmıştı Türkiye. Bütün bunlarla dışa bağımlılık azalmaya başladı. Dışa bağımlılığın azalması Bağımsız ve güçlü bir ülkenin ayak seslerinin duyulmasına sebep oldu.
Ve bütün bu gelişmeler Uluslararası ilişkilerin değişmesine sebep olacaktı. Arap baharı adı altında iç savaşa sürüklenen Suriye’de iki süper güç olan Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya’dan sonra bir devlet daha orada varlığını gösteriyordu. Bizzat askeri üsler kurarak dünyadaki süper güçlerin oyununu bozacaktı ve oraya her şeyden önce sınır güvenliğini sağlamak için daha sonra Türkmenleri korumak için ve birde zalim Esad rejimindin zalimliğini durdurmak için Suriye’de varlığını gösterecekti.
Özellikle Amerika’nın Petrol rezervlerini elinde bulundurmak için PKK’nın devamı olan YPG ile işbirliği yapması ve orada bir terör devleti kurma planları sekteye uğrayacaktı. Sekteye uğrayan bir başka şey ise kurulacak olan bu terör devletinin Akdeniz’e sınırı olması. Bu planda Türk ordusunun askeri başarıları ile imkânsız hale gelecekti.
Yaklaşık otuz yıldır Ermeni işgali altında bulunan Azerbaycan’ın Karabağ toprakları Türkiye’nin desteği ile ve Türk ordusunun teknolojik donanımlarını özellikle SİHA’ ların kullanılması ile yeniden Azerbaycan topraklarına kavuşacaktı. Bu durum sınırların değiştiği bir askeri operasyonun başarısını gösteriyordu. Artık Türkiye sınır dışında bölgesel askeri operasyonlar doğrudan ya da dolaylı olarak katkılar yapıyor ve uluslararası stratejiler değişiyor. Dünyada oynana oyunlarda kartlar yeniden karılıyordu.
Arap baharı ile iç savaşa sürüklenen bir başka ülke Libya Oluyordu. İç savaşın başlaması ile birlikte dillere destan bir operasyon ile Türk Vatandaşlarını Libya’dan çıkarmayı başarmışı Türkiye. Ayrıca Birleşmiş Milletler başta olmak üzere Uluslararası toplumun tanıdığı meşru Libya hükûmetinin yanında olarak bir çok emperyalist devletin Libya üzerinde oynadığı oyunları bozacak ve yeni bir oyun kurucu olarak da Libya’da varlığını gösterecekti Türkiye.
PKK, Türkiye’nin başına yaklaşık kırk yıldır belaydı ve bütün kaynaklarını bu belayı yok etmek için harcarken, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki teknolojik gelişmelerle PKK’yı yok olmanın eşiğine getiriyordu. Türk ordusunun hemen hemen hiçbir zayiat vermeden teknolojik imkânlarla PKK’yı hareket edemeyecek duruma düşürdü.
Doğu Akdeniz’de Avrupa’nın şımarık çocuğu olarak her zaman oyunbozan olan Yunanistan ile egemenlik ve hâkimiyet yarışında Türkiye yine zafer kazanacaktı. Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz rezervlerinin aranması ve bu araştırma geliştirme faaliyetlerinde Yunanistan’ın kışkırtması ile Amerika ve Avrupa Birliği’nin karşı gelmelerinin bilinç altında Doğu Akdeniz’e hakim olan ve Doğu Akdeniz enerji rezervlerini elinde bulunduran güçlü Türkiye’nin ayak seslerinin duyulması olarak görülüyordu.
Bütün bunlar şunu gösteriyordu. Askeri, enerji ve ekonomik alanda dışa bağımlı olmayan tam bağımsız bir güçlü Türkiye doğuyordu. Bu güçlü Türkiye stratejistlere göre önümüzdeki elli yılda dünyanın en güçlü devletleri arasında sayılıyordu Türkiye ilk önce bölgesel güç oluyor daha sonra uluslararası ilişkilerde başrol oyunculardan biri olarak kendi yerini alıyordu.
Peki ya Türkiye böyle büyürken ve gelişirken mevcut güçler elleri kolları bağlı durmalılar mıydı?
Ebetteki hayır. Zaten durmadılar da. İlk önce döviz oyunları ile Türkiye’nin ekonomisini bozmaya çalıştılar belki kısa vadede başarılıda oldular ama Türkiye’yi yolundan döndüremediler. Daha sonra birçok ürüne ambargo koymaya çalıştılar. Gümrük vergilerinin arttırdılar. Oda çare olmadı. İçerideki iş birlikçileri ile düzmece birçok oyun yaparak gelişen Türkiye’nin önünü kapamaya çalıştılar. Ve Ülkelere askeri darbe senaryoları kurmada çok iyi oldukları için Türkiye’de de askeri darbe ile büyüyen Türkiye’nin önünü kesmeye çalıştılar. Orada tökezlediler. Çünkü tuzakların en hayırlısın Cenabı Allah kuruyordu ve şanlı milletimiz ve ordumuzun ve emniyetimizin içinde bulunan şerefli ve haysiyetli neferlerle bu darbe girişimi de püskürtülüyordu.
Evet, peki bütün bunlardan sonra Türkiye’yi kendi haline bıraktılar mı? Hayır bırakmadırlar. Bırakmayacaklarda biliyoruz ama onların da bilmesi gereken bir şey var. Türki milleti ve yüce Türk Devleti emin adımlarla yoluna devam edecek ve dünyada hak ettiği yerlere ulaşmak için var gücüyle çalışmaya devam edecek.