İman esaslarının sayısı hususunda genel kabul âyet ve sahih hadislerden elde edilen delillere göre altıdır. Kelam alimleri ise bu esasları “usul-i selase” terimiyle “Allah’a, peygamberlere ve ahirete iman” şeklinde üç ana maddeye indirgemişlerdir. Kur’ân’da Mekke’de indirilen surelerde daha yoğun olmak üzere sürekli olarak  işlenen konu ahirettir. Bu konu o kadar önemlidir ki Kur’ân yüzden fazla terim ve deyimle âhiret inancını örgülemiştir. Peygamberliğin  ilk yıllarında daha yoğun yer verilen âhiret konusu değişik aşamalarıyla hicretten sonra da ele alınmış, Kur’ân’ın %25,8’i veya 1640 âyeti âhiretten bahsetmiştir.  Kur’ân, gerçek mü’minlerin nitelikleri içerisinde âhirete imanı da saymış,  bütün peygamberlerin kavimlerini âhirete imana davet ettiğini haber vermiş,  kendisini ancak âhirete inananların kabul edeceğini açıklamış,  asıl ve kalıcı hayatın âhiret hayatı olduğunu sık sık hatırlatmıştır. (Dr. Yavuz Tuğberk, Münasebatu’l-Kur’ân Çerçevesinde Mekki Sureler Arası Bağlam, D.Tezi, Kayseri, s. 223; Mehdi Bazergan, Kur’an’ın Nüzul Süreci, Fecr Yayınları, Ankara, 1998, s. 165, 169, 195)

İman hakikatte bizatihi görünene ve bilinene değil gayba yani  akıl ve duyu ile algınamayana imandır.  Bakara suresinin hemen başında muttakilerin özellikleri sayılırken ilk sırada gayba iman yer almıştır. (Bakara, 2/2-4) Ahirete iman alanı hakikatte gayb alanıdır. Ölüm ile kıyametin gerçekleşmesi arasındaki döneme berzah, kıyamet koptuktan sonra başlayan hayata ahiret denmektedir. Hayatı anlamlı kılan ana unsur ölüm ve ahirettir. Nitekim Cenab-ı Hakk’ın “Ölümü ve hayatı yaratan Allah’tır.”   diyerek ölümü hayatın önüne alması gerçekte hayatı yaşanılır kılan, hayata gaye veren şeylerin bunlar olduğuna işaret etmektedir. Ancak insan bizzat gördüğüne ve hissettiğine daha çok inanma eğilimi içerisindedir. Nitekim Hz. Musa İsrailoğullarına  Allah’ı anlattığında ona “Ey Musa! Allah’ı açıkça görmedikçe asla inanmayız.” demişlerdi. (Bakara, 2/55) Kökeni asırlar öncesine dayanan ve asrın hastalıklarından biri olan  her şeyi maddeye indirgeyen maddeperestlik yayılma  sürecini devam ettirmektedir. 

Dünyanın farklı yerlerinde meydana gelen kötülükler kime yapılırsa yapılsın vicdanı olan herkesi rahatsız ediyor. Ancak bu şehit kanlarıyla yoğrulan mukaddes vatanda gördüğümüz ve duyduğumuz  kötülükler bizi daha çok rahatsız ediyor olmalı. İnsan bu deyip geçilebilir mi? İnsan kelimesinin kökenini tartışan alimler bu kelimenin  “nisyan” yani unutmak kelimesinden türetildiğini de söylemişlerdir. Hz. Peygamber "Allah, benim için, ümmetimin hata ile, unutarak, baskı ve tehdid altında işlemiş olduğu günahları bağışlamıştır." buyurmuş, Cenab-ı Allah da "... Ey Rabbimiz! Unutursak veya hata edersek bizi sorumlu tutma..." duasını bizlere öğretmiştir.( İbn-i Mace, Talâk, 16; Bakara, 2/286) Elbette unutabilen ve hata edebilen insan için bunlar ancak kişinin elinden gelen bütün gayreti göstermesi ve  bütün tedbirleri almasına rağmen  gücünü aşan hususlarda mazeret olabilir. Peki bir kişi herhangi bir hata, unutma, baskı, tehdit ve mecbur bırakılma durumu olmaksızın kötülük yaparsa bunun kaynağını nerede arayacağız? Son zamanlarda gün yüzüne çıkan  yüzlerce, binlerce kişiyi mağdur eden dolandırıcılık vb. çirkin işlerin en temelinde ne daha çok kazanma hırsı  ne de para sevgisi  vardır. Nasıl ki bütün iyilikler imanla irtibatlıysa, iman nisbetinde insanlar iyi oluyorsa  bütün kötülükler de imanla irtibatlıdır ve iman nispetinde kişi kötü olur.

Üzülerek ifade ederim ki vatanımızda iman zaafiyeti artmaktadır. Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki ateist oranı % 7, namaz kılma oranı % 21, intihar sayısı 4146. (https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27de_dinsizlik;https://islamianaliz.com/haber/9024373/turkiyede-bes-vakit-namaz-kilanlarin-orani-yuzde-21) Nüfusumuzun %99’u müslümandır diyemiyoruz artık. Milyonlarca dolarlık dolandırıcılık olaylarının her gün yenisiyle karşılaşıyoruz. Suç oranları artıyor ve suçlar çeşitleniyor. Bu tabloda şu soruların cevabını bir kez daha arayalım: İnsan bütün delillere rağmen neden Allah’a inanmaz ve  kulluk etmez? Zorluklarla karşılaşan bir kişi neden hemen intihara yönelir? İnsanların senelerce binbir emekle biriktirdiği paralar nasıl bu kadar kolay gasbedilir? Yeryüzünün en değerli varlığı olan  insan nasıl bu kadar kötü olabilir?  Sizce bütün bunlar neden oluyor?