Kıymetli zamanımızı daha iyi ve bereketli hale dönüştürmenin yollarını izah etmeye çalıştığımız bu yazı serimizde konunun akışı itibariyle geldiğimiz zaman dilimi gecedir. Allah’ın üzerine yemin ederek önemine işaret ettiği (el-Leyl, 92/1) bu sürede ikinci zaman dilimi yatsı ve teheccüd namazının içinde bulunduğu süredir. Belirtilen bu süreyi doğru değerlendirmenin fazileti hakkında öncelikle iki hususu ifade etmek gerekmektedir. Birincisi  Osman İbni Affân’ın rivayet ettiği şu hadistedir: “Yatsı namazını cemaatle kılan kimse, gece yarısına kadar namaz kılmış gibidir. Sabah namazını cemaatle kılan kimse ise bütün gece namaz kılmış gibidir.” (Müslim, Sahih, Mesâcid 260; Tirmizi, Sünen, Salat, 165) İkincisi ise Ebu Mesud el-Bedri’nin rivayet ettiği şu hadistedir: “Her kim bir gece içerisinde Bakara suresinin son iki âyetini okursa, artık o iki âyet ona  yeterli gelir.” (Buhari, Sahih, Fedailül-Kuran, 10, 27) Bu iki ayet o kadar değerlidir ki miraç  hediyesi olarak arşın altındaki hazinelerden verilmiş, iman esasları, dua ve geceyi ihya olarak kişiye yeterli bir içeriğe sahip kılınmıştır. (İbn Hanbel, Müsned, 4/147; 5/151) Ayrıca bu iki ayeti okuyan kişiye, ailesine, evine şeytanın yaklaşamayacağına dair rivayet de vardır. (Beyhaki, Şu’abül-İman, 2/464) Bu bağlamda bir müslüman yatsı ile sabah namazlarını cemaatle eda etmiş ve dinen gece sayılan zaman diliminde Bakara suresinin son iki ayetini de okumuşsa gece vakti büyük oranda değerlendirilmiş olmaktadır.
Dini anlamdaki gecenin son üçte birlik kısmına geldiğimizde farz namazlardan sonra en değerli namaz olarak nitelenen, Hz. Peygamber’in neredeyse hiç terketmediği ve varlığı ayetle sabit olan teheccüd namazını hatırlamalıyız. Teheccüd kelimesi Arapça’da zıt anlamlı kelimelerdendir ki hem uyumak hem de uyanmak anlamındadır. Bu iki anlama istinaden bazı alimler teheccüdü gece bir müddet uyuyup uyandıktan sonra kılınan namaz olarak tarif etmişlerdir. Ancak dini bir kavram olarak teheccüd; yatsı namazının ardından sabah namazının vakti girene kadar geçen süre içinde eda edilen nafile bir gece namazına denilmektedir. Kur’ân’ın indirilmeye başladığı sürecin ilk yıllarında vahyedilen surelerden biri olan el-Müzzemmil/73 suresinin ilk iki ayetinde “Ey örtüsüne bürünen! Geceleyin -birazı dışında- namaza kalk! Gecenin yarısında bu vakti biraz öne veya biraz ileri de alabilirsin.” buyurulmuştur. Bu ayetlerde Hz. Peygamber’e gecenin büyük bir kısmını ibadetle geçirmesi emredilmiş; surenin 3 ve 4. âyetlerinde ibadet süresinin, gecenin yarısı kadar, daha azı yahut biraz fazlası olabileceği belirtilmiştir. Çoğunlukla tefsirlerde gece kalkıp namaz kılmanın Hz. Peygamber’e farz olduğu, beş vakit namaz farz kılındıktan sonra da bu ödevin aynen devam ettiği bildirilmektedir. Teheccüd adı verilen bu gece namazı yükümlülüğü Hz. Peygamber’e mahsus olup ümmetinin de geceleyin kalkıp bu namazı kılmaları sünnet kabul edilmiştir. (İbn Âşûr, et-Tahrir ve’t-Tenvir,  29/258) Ayrıca teheccüd kelimesinin geçtiği el-İsra/17 suresinin 79. ayetindeki “Gecenin bir vaktinde kalkıp kendine mahsus nâfile bir ibadet olarak da namaz kıl ki, rabbin seni övülmüş bir makama yükseltsin.” ifadeleri de yukarıda zikredilen görüşü desteklemekte ve aynı zamanda bu ibadetin eda eden kişiyi manen yükselteceği de anlaşılmış olmaktadır. Hz. Peygamber bu namaz hakkında “Gece namazını kılın; çünkü bu sizden önceki sâlih kulların devam ettiği, Allah’a yaklaşmaya vesile olan, günahları örten ve engelleyen bir ibadettir” buyurmuş (Tirmizî, Sünen, “Daʿavât”, 101)
İki ile sekiz rekat arasında kılınabilecek bu namaz şu şekilde eda edilebilir:  “Niyet ettim Allah rızası için teheccüd namazı kılmaya” şeklinde niyet edilir. Bütün nafile namazlarda olduğu gibi tercihen ikişer rekat halinde veya dörder rekat olarak kılınabilir. İki rekat olarak eda edildiğinde herhangi bir iki rekatlık namaz gibi, dörder rekat olarak eda edilecekse ikindi namazının sünneti gibi kılınabilir. Rekatlar arasında namaza aykırı bir iş veya konuşma, yeme-içme gibi bir iş yapılmadığı sürece en başta yapılan niyet yeterli olacaktır. Allah gündüzlerimi de gecelerimizi de hayr eylesin.
Dr. Yavuz Tuğberk