Bir gün peygamber efendimiz aleyhissalâtü vesselâm Eshab-ı kirama: “Bilin bakalım, Cennet’te benim yanımda kim olacak?” diye sordu. Eshab-ı kiram edeplerinden, Allahü Teala ve resülü daha iyi bilir, dediler. Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm: “Cennette yanımda güzel ahlâklı olan oturacaktır.” buyurdular.
Dinimizde imanın kemali, ahlakın güzelliği ile ölçülür. İmanı kamil olanın, ahlakı güzeldir. Ahlakı güzel olanın, imanı kamildir. Cenâb-ı Peygamber aleyhissalâtü vesselâm: “Ben size güzel ahlâkı anlatmak, onu tamamlamak için geldim.” buyurmaktadır. Nedir güzel ahlâk? Güzel ahlak, Hakk’ın ve halkın haklarına riayettir. Hiç kimseyi incitmemektir, kalp kırmamaktır, kızmamaktır. Peki, Peygamber efendimize bu güzel ahlakı kim öğretti? Mübârek yine kendisi buyuruyor: “Eddebeni Rabbi…”, yani beni Rabb’im terbiye etti, bana ahlâkı Rabb’im öğretti, o ne güzel terbiye edicidir.” buyuruyor. Demek ki ahlakın kaynağı ilahi olmaktadır. Efendim ahlak dinin üstünde bir kavrammış. Kim demiş? Dinsizler demiş. Hangi ahlaki değer mübarek dinimizin üstünde imiş? Tahrif edilmiş dinlerden hareketle genelleme yapılıyor. Bizim çeyrek aydınlar da üstüne atlıyor. Dinden imandan haberi olmayanların dini konularda ahkam kesmeleri maalesef ülkemizde en yaygın durumdur. Oysa ki İslam alimleri dinin dışında hiçbir güzellik ve menfaat bulunmadığını, böyle bir şey ummanın seraptan su beklemek olacağını bildirmişlerdir. Tarihteki ve zamanımız filozofları o kadar zeki ve bilgili oldukları halde Hakk’ı tanıyamamış, insanı anlayamamış ve onu bir hayvan derecesine düşürmek zavallılığına düşmüşlerdir.
Ahlak, huylar ve davranışlar demektir. Kültürümüzde ahlakın ilk akla gelen anlamı namuslu ve güzel huylu olmaktır. Ahlaksız kelimesi dilimizdeki en olumsuz kelimelerin başında gelir. Ahlak ilmini öğrenmek, dinimizde kadın erkek her Müslümana farzdır. Yani Allahü Teala’nın kesin emridir. Zira Müslüman, ahlaklı insan demektir. Şems-i Tebrizi hazretleri: “Ademoğlunun güzel ahlaktan nasibi yoksa, hayvandır. İnsanla hayvan arasındaki fark budur.” buyurmuştur. Süfyan-ı Sevri hazretleri de: “Ahlak öğrenilmeden, ilim öğrenilmez.” Büyük İslam alimi İmam-ı Rabbani hazretleri ise: “Hiçbir edepsiz, Allahü Teala’nın rızasına kavuşamamıştır.” buyurur. Yine Alimlerimiz, ahlaksıza ilim öğretmek, domuza incik boncuk takmaya benzer, buyurmuşlardır.
İslamiyet iman, ilim ve güzel ahlaktan ibarettir. Demek oluyor ki insan kendi kendine güzel ahlaklı olamaz, neyin iyi, neyin kötü; neyin güzel, neyin çirkin olduğunu öğrenmesi, bilmesi gerekir. Ahlak ilmi, başlı başına bir ilimdir. Öyle alelade geçiştirilecek bir kavram değildir. Ailemizin, neslimizin, milletimizin ve devletimizin bekası iyi güzel ahlaklı çocuklar, iyi insanlar yetiştirmeye bağlıdır. Ahlak sürekli değiştiği için, bu eğitim beşikten mezara kadar planlı, programlı ve profesyonel bir şekilde başta eğitim çağındaki çocuklarımız olmak üzere her yaşta ve her meslekte uygulanmalıdır. Osmanlı döneminde dini eğitim veren medreselerde ayrıca ahlak ilmi dersi de verilirdi. Bu dersler, mesela Molla Cami, Hafız, Mevlana, Nabi gibi, ahlak abidesi şahsiyetlerin ilmi, edebi, gerçekçi ve dramatik olarak kaleme alınmış eşsiz eserlerinden okutulurdu. Bu sayede güzel ahlak kalbe tesir eder, vicdanileşirdi. Gelecek yazılarımızda bu konu üzerinde durmaya devam edeceğiz.