Ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli

      Ne bitmez çileymiş çektiğin be Ayasofya'm. Güzellik başa beladır, dedikleri bu olsa gerek. Her gelen sana sahip olmak istiyor. Lakin kimsenin böyle bir hakkı yok. Ayasofya camidir, ‘Beytullah’tır, yani Allahü Teala'nın evidir. Hiçbir beşerin Ayasofya’nın üzerinde tasarruf hakkı ve yetkisi yoktur. İnsanların ona karşı mukaddes vazifeleri vardır, o kadar.
      Zamanın Abbasi halifesi bir gece hanımıyla münakaşa edip, - Bu geceyi benim mülkümde geçirirsen seni boşayacağım, der. Fakat öfkesi geçince söylediğine pişman olup  bundan vaz geçer. Çok sevdiği hanımından ayrılmak istemediği için çareler aramaya başlar. Ülkenin alimlerini çağırıp çare sorar. Ancak kimse bir çözüm bulamaz. Nikahın ve boşanmanın şakası olmaz zira. Ok yaydan çıktı mı, artık geri gelmez. Bunun üzerine hükümdar İmam-ı Azam hazretlerinin en kıymetli talebesi İmam Ebu Yusuf hazretlerini davet ederek, durumu kendisine arz eder.  İmam hazretleri de hanımınız bu geceyi camide geçirsin. Çünkü mescitte kimsenin sahipliği ve malikliği yoktur. Camiler kimsenin mülkü değildir. Nitekim Allahü Teala: ''Mescitler Allah içindir.'' buyuruyor, diyerek halifenin müşkülünü çözer. Sultan da olsanız, camiye hükmünüz geçmez. Amacı dışında hiçbir tasarrufta bulunamazsınız.
      Senelerce  turist gibi içimiz buruk şekilde ziyaret ettiğimiz Ayasofya Camii'nin prangalarından kurtulması üzerine, bütün Müslümanlar gibi, biz de sevinç gözyaşları ile mübarek taşlarına kapanırken üst katların kapatılmasına hayret etmiş, doğrusu buna bir mana verememiştik. Ta ki bir hafta önce, caminin üst katının müze yapıldığını öğrenene kadar. Halbuki caminin yarısının müze yapılması dine de, hukuka da, akla da aykırıdır. Bu uygulama caminin yarısına el koymak, ya da Camii amacının dışında kullanmaktan başka bir şey değildir. Yarı cami, yarı müze ne demek.
      Mescitler Allah'ın evidir. Mü'minlerin temiz alınlarını koydukları secde yeridir mescitler. Keferenin ya da cenabetlerin pis ayaklarıyla basabilecekleri yerler değildir camiler. Üç kuruş için buna izin verenler büyük vebal altındadırlar. Kimsenin buna hakkı da yetkisi de yoktur. Seksen altı yıl dökülen gözyaşlarından sonra şükür secdeleri yaparken, Ayasofya-ı Kebir camiinin üst katının keyfi olarak müze yapılması Müslümanların kadim  yarasını yeniden kanatmıştır. Halbuki Diyanet İşleri başkanımızın yalın kılıç hutbe okuması ile ne çok heyecanlanmıştık. Fatih, Akşemsettin gözümüzün önüne gelmişti. Tarih yeniden canlanmıştı sanki. Çok geçmeden mübarek caminin üst katının müzeye dönüştürüldüğünü işiterek adeta yıkıldık.
     Ayasofya, efendiler efendisinin(ona selam olsun) muştusudur. İstanbul’un fethinin sembolüdür. Karanlık bir çağın kapanıp, yeni ve aydınlık bir çağın başlangıcıdır. Tam bağımsız Ayasofya, tam bağımsız Türkiye demektir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Cumhuriyetin yüzüncü yılında bu millete en büyük müjdesidir. Doksan yıldır hürriyetine susamış mübarek mabedin  ayakları çözülüp, elleri bağlanamaz. Fethin sembolü ve Fatih'in emaneti turizmcilerin insafına terk edilemez. Bu mübarek caminin her köşesi Allah'ın evine yakışır şekilde, tezyin edilip mü'minlerin ibadetine açılmalıdır. Girişteki son cemaat yeri ve üst kata çıkan rampalar, yollar  dahil bütün alanlar halılarla döşenip yediden yetmişe, Müslümanların ibadetine açılmalıdır. Caminin içine ayakkabıyla girilmesine asla izin verilmemeli, mübarek mabet kirli ayaklarla çiğnetilmemelidir.  Üst katı kadınlara ayrılıp hanım kardeşlerimizin de hasretine son verilmelidir. Turistler de edebiyle ve adabıyla, müzeyi değil, camiyi ziyaret etmenin bilinciyle, fethin manasını idrak ederek Ayasofya-ı Kebir Camii’ni ziyaret etmelidir. Bunun için de bir ziyaret yönergesi hazırlanıp altı da üstü de turistler tarafından gezilebilmelidir. Ayrıca Ayasofya için profesyonel rehberler ve görevliler yetiştirilip gelen gezginlere hem doğru bilgiler verilmeli, hem de İslam’ın, mabedin ve Türk’ün izzeti gösterilmelidir. Ayasofya’nın tanıtımı, yalnızca bu özel rehberler tarafından yapılmalıdır.
Ayasofya’nın üst katının müzeye dönüştürülmesi olacak şey değildir. Bu uygulama önce Allahu Tealayı ve Peygamber efendimizi incitir; sonra da bu mübarek mabedi bize emanet eden Fatih Sultan Mehmet Han’ın kemiklerini sızlatır. Emanete hıyanet olur. İki milyar Müslüman’ın boynunu büktürür. ‘Ben yaptım oldu’ mantığıyla hatada ısrar edilmemeli. Bir an önce, yüreğimizi kanatan bu yanlıştan dönülmelidir. Ayasofya'nın altı gibi, üstü de, camidir. Üst kata da biletle değil,  abdestle girmek istiyoruz.