Aşk ateşiyle pişmeyen yürek insan olmaz. İki cihan saadeti hakiki sevgiye bağlıdır. Sevmek ve sevilmek varken, üzmek ve üzülmek niye? Eskiden dergahların kapısına, “Burası aşıkların makamıdır.” yazardı. Sevmeyen mutlu olamaz. Fakat bunda da ölçü gerek. Kimi seveceksin, ne kadar seveceksin. “İnsanın kimi seveceğini iyi karar vermesi lazım. Zira “Kişi ahirette sevdiği ile beraber olacaktır.”
İlim olan yerde Müslümanlık vardır, İslamiyet ile cahillik birbirinin zıddıdır. Müslümanlık oldurmak dinidir, öldürmek değil. Bir insanı öldüren bütün insanları öldürmüş, bir insanı kurtaran bütün insanları kurtarmış gibidir.
Namus, yalnız kadına lazım değildir. İnsan demek, namus demektir. Hayvanlarda namus ve şeref yoktur. Erkek adam demek, namuslu adam demektir. “Haya imandandır.” sözü hadis-i şerif mealidir.
Allahü Teala mucizeler hariç her işi bir sebep ile yaratıyor. Aynı sebepler, aynı sonuçları doğurur. Çalışan, kazanır. Seven sevilir. Söven sövülür. İstisnalar kaideyi bozmaz. Amerika’yı yeniden keşfe gerek yok. Günde on sekiz saat çalışan insan mı çok üretir, iki saat çalışan mı? Düşmanı yenmek isteyen, gücü yettiği kadar çalışmalı. Gücü tükenince tevekkül etmeli. İnsan çalışmalı, fakat kendine değil, Hakk’a güvenmeli. Bütün bilim adamları dehayı çok çalışmak olarak tanımlamışlardır. Buna göre en çok çalışan en büyük dahi olmaktadır. Ampul,  iki bin deneyden sonra ışık vermeye başlamışsa ne demek istediğim sanırım daha iyi anlaşılır. Allahü Teala müminin de kafirin de Allah’ıdır. Çalışan herkese verir.
Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri; -Allahü Teala’dan dileğin nedir? diye soran hocasına: “Dinim için, dünyalık isterim.” buyurmuştur. “İyi mal, hayırlı kimsede ne iyidir.” Bu dünyanın bir de öbür dünyası var. Ne kadar yaşarsan yaşa bir gün öleceksin, ne kadar toplarsan topla, bir gün ayrılacaksın. Nuh aleyhisselamın dokuz yüz elli sene peygamberlik yaptığı ayet-i kerime ile sabittir. Dünya çok kıymetlidir. “Ed-dünya mezraatün ahireh”  Dünya ahiretin tarlasıdır. Ahiret, Cennet, dünyada kazanılır.
Durgun su solucan üretir, akarsu pislik taşımaz. Çalışıp helal ve temiz kazan, kazandığından en yakınından başlayarak ihtiyaç sahiplerine infak et, ver. Müminin bir tarifi de budur. Şeytan sizi fakirlikle korkutsa da korkmayın. Verin! Sadaka belayı def eder, ömrü uzatır. Bir mübarek zat Rumeli Hisarı’nın yanında ailesiyle piknik yapmaktadır. Az ilerde kimsesiz ve aç bir kimse görür. Bir tabak yemek hazırlayıp on yaşlarındaki oğluna verir. Oğlum bu insan açken biz yiyemeyiz buyurur. Çocuk tabağı götürmek için iki adım atmasıyla oturduğu yere kocaman bir taş düşer. Çocuk kalkmasa, taş tam da kafasına inecektir. Yediğin helaya gider, verdiğin iki cihanda sana yoldaş olur.
“En büyük hırsız namazdan çalandır. Namaz mümin ile kafiri ayıran ibadettir. Namaz dinin direğidir. Zaten bugün Mü’minin iki alameti kalmıştır: Erkeğin namazı, kadının örtüsü.”
Sana kadar pırıl pırıl gelen suyun içine etme, senden sonrakiler de içsin. Nesline sahip çık. Öz evladını kendi elinle ateşe atma. Cehenneme odun mu yetiştiriyorum, yoksa cennete ağaç mı dikiyorum diye bir düşün. “İçki bütün kötülüklerin anasıdır. İçki içmeyi alışkanlık haline getiren puta tapan gibidir.” sözleri Hadis-i Şerif mealleridir.
Tövbenin ilk şartı pişmanlıktır, ikincisi günahı terk ve üçüncüsü bir daha yapmamaya söz vermektir. Bu üçünden biri eksikse tövbe sahih değildir. Tövbe eden hiç günah yapmamış gibidir. Allahü Teala tövbe edenleri af edeceğini vaat ediyor. O vadinden dönmez.