Hazreti Ali buyurdu ki: “ İman dört direk üstünde durur: Sabır, yakîn, adalet ve cihat.” (Nehc’ül-Belağa, s.555)
Dini kaynaklarımıza göre iman genel olarak; dil ikrarı ve kalp ile tasdik olarak belirtilir. Hazreti Ali bu sözüyle, iman kavramına bir derinlik ve açılım kazandırmaktadır. İmanın hem bireysel hem de toplumsal yönünü dört temel direkle açıklar. Nasıl ki, bir bina dört direk üzerinde durur, imanın da bu dört unsur olmadan tam ve gerçek olamayacağını ifade eder. Şimdi bu kavramların kısaca açıklamasını yapmaya çalışalım.
Sabır, bir insanın karşılaştığı zorluklara karşı dayanması, yılmaması ve karamsarlığa düşmemesidir. Kur’an’da sabır konusunda birçok ayet vardır. Örneğin, “Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin.” Aynı zamanda Peygamberimizin de birçok sözü vardır ve Onun hayatı sabır örnekleriyle doludur. Sabır konusunun bu kadar önemsenmesinin nedeni, Allah inancıyla bağlantılı olmasıdır. Biz Müslümanlara göre her şeyi yaratan, her şeyi bilen Allah’tır. Ve bu dünyada hepimiz bir imtihana tabiyiz. Kimi sağlığı kimi malı kimi de başka nedenlerle sınanır. Elbette ki karşılaştığımız imtihanla mücadele etmeli, elimizden geleni yapmalıyız. Yoksa sabrın hakikatini anlamamış oluruz.
Yakin, gerçek ve kesin inanç demektir. Allah’a, ahirete, peygamberlere, kitaplara ve kadere tam bir kesinlik ve içten inanmaktır. Şüpheyle değil, gönülden teslimiyettir. Yakin kavramının ihsan kavramıyla da ilgisi vardır. Peygamber Efendimiz:” İhsan, Allah’ı görüyormuşçasına ibadet etmektir. Sen Allah’ı göremesen de Allah seni görüyor” diye buyurmuştur. Bu yönüyle inanç sadece bir kimlik olmaktan çıkar, insanın kişiliği olur. Kendini bir yere konumlanmak veya bunu duyurmak değil, hayatın her anına yansıyan bir duruşu belirtir.
İmanın üzerinde yükseldiği sütunlardan biri de adalettir. Adalet, herkese gerektiği ve hak ettiği gibi davranmaktır. Karşındaki kişi akraban da olsa yabancı bir kişi de olsa, inanan biri de olsa inaçsız biri de olsa adaletten ayrılmamak gerekir. Bu konuda Kur’an-I Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:”Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin (Maide suresi,8.ayet).
İslam tarihi eşsiz adalet örnekleriyle doludur. Halifelerden olan Hz. Ömer adaleti ilke edinen sahabelerden biridir. İnsanlar arasında ayrım yapmama, hakkı söylemek ve vebal almamak konularında hassas davranmıştır. Bu konuyla ilgili bir gün aç çocuklarının ağladığını duyduğu bir kadına yardım götürmüş, un çuvalını kendi sırtında taşımıştı.
Yanındaki görevli “Ben taşıyayım.”dediğinde, Hz. Ömer:“Kıyamet günü günahımı sen mi taşıyacaksın?”diye cevap verdi. Aynı zamanda görev bilinciyle ilgili de “Görevi ehline vermezseniz, kıyameti bekleyin.” Sözü, ilkesini destekler niteliktedir.
İmanın diğer bir dayanağı olan cihat ise, her türlü kötülüğün ve haksızlığın ortadan kalkması için mücadele etmektir. İman, cihatla korunur. Peygamberimiz ve ilk Müslümanlar hem kendilerini korumak hem de hak ve hakikatin gerçekleşmesi için Bedir’de, Uhut’ta, Hendek’te vb. gerçek cihadın ne olduğunu göstermişlerdir. Bu uğurda birçok Müslüman şehit olmuştur.
Kılıçla yapılan cihat yanında, bir Müslümanın nefsiyle ve şeytanla da mücadele etmesi gerekir. Cihat sadece kılıçla yapılmaz, mal ile yapılan savaş, fikri ve kültürel savaşın da vb. önemi büyüktür.
Kısaca İman, pasif bir inanç değil, aktif bir duruş ve mücadeledir. Özellikle günümüzde, dünyanın çeşitli yerlerinde, Müslümanların maruz kaldığı zulüm ve katliamların önemli sebeplerinden biri de İslamın istediği inanç ve yaşantıdan uzak olmaktır.
Selam ve dua ile…
İmanın Dört Sütunu
Nizamettin Yıldız
Yorumlar