İnternette dolaşırken bir turizm şirketinin 1968 tarihli “Hac Seferi” adlı broşürüne rastladım. O yıllarda hacca gitmek genellikle kara yoluyla yapılmaktadır. Eskişehir çıkışlı bu organizasyonda gidiş ve geliş yolundaki güzergâh ve ziyaret yerleri de belirtilmiş. İçimden keşke bana da böyle bir hac ibadeti nasip olsa diye düşündüm. Çünkü ziyaret yerleri arasında, farklı yerleşim yerlerinde birçok Peygamberin makamı, çok sayıda sahabe ve maneviyat büyüklerinin kabirleri var. Günlerce sürecek, çoğu yerlerde asfalt dahi olmayan tozlu, çamurlu yollarda yolculuğa katlanmaya değer dedim kendi kendime. Büyük izler bırakan bu insanların kabirlerini ziyaret ederek, ruhlarıyla bağlantı kurmak, bir Fatiha okumak, azımsanacak bir durum değildir şüphesiz.
Tabii ki şimdi her isteyenin istediği yılda ve istediği yolla hacca gitmesi mümkün değil. Hacca gidecekler kura ile belirleniyor ve yıllardır sırada bekleyenler var. Aynı zamanda hac yollarındaki güvenlik ve benzeri durumlar nedeniyle kara yoluyla da yapılamıyor.
Broşürde hacca gidişte ziyaret yerleri şöyle sıralanmış: Eyüp Sultan Hazretleri (İstanbul), Mevlana Hazretleri (Konya), Mümine Hatun (Karaman), Ashab-ı Kehf (Tarsus), Hazreti İbrahim (a.s) Makamı (Urfa), Hazreti Yunus (a.s) Makamı (Musul, Suriye), İmam-Azam Ebu Hanife ve Abdülkadir Geylani Hazretlerinin kabirleri (Bağdat), Hazreti Ali Efendimizin türbesi ve makamı (Necef, Irak), Mescid-i Aksa, Hacer-i Muallâka, Mescid-i Ömer, Hazreti Davud ve Süleyman (a.s) makamları (Kudüs, şayet izin verilirse), Hazreti Yakup, Yusuf ve İshak Peygamberlerin makamları (Filistin), Ravza-i Mutahhara (Peygamberimizin Türbesi), Hazreti Hamza, Kuba Mescidi, Mescid-i Kıbleteyn, Hendek mescitleri, Cennetül Baki’deki Hazreti Osman, Fatıma, Abbas ve Ehlibeyt, bütün sahabe ve şehidler (Medine), Hazreti Havva anamız (Cidde), Kâbe, Safa-Merve, Arafat, Müzdelife, Mina (Mekke)…
Dönüşteki ziyaret yerleri ise: Emeviye cami, Yahya Peygamber (a.s) makamı, Hazreti Hüseyin, Bilal-i Habeşi, Hazreti Zeynep Hatun, Muhiddin-i Arabî, Pamuk baba kabirleri (Şam), Halid bin Velid (Humus, Suriye), Zekeriya Peygamber (a.s) Makamı (Halep, Suriye) ve Türkiye’ye giriş…
Hac ibadeti yılda ancak bir kere yapılabiliyor. Çünkü Kurban bayramından bir gün önce Arafat’ta vakfe yapmak ve Kurban bayramı günlerinde Kâbe’yi tavaf etmek haccın farzlarındandır. Yol güvenliği yanında nüfusun çok artmış olması da bir gerçek. 70-80 yıl önce dünyada Müslümanların toplam sayısı 400 milyon iken bugün iki milyarı aşmış durumda. Bu yüzden 60’lı yıllardaki gibi bir gidiş oldukça zordur. Ancak Müslüman ülkeler birlikte hareket etmiş olsalar, en azından yol güvenliği sağlanabilir ve sınırlı sayıda da olsa kara yoluyla veya demiryoluyla da gidişler mümkün olabilir. Hele umre ziyaretleri rahatlıkla yapılabilir. Bu arada Hicaz Demiryolu’nun tekrar faaliyete geçirileceğine yönelik haberler işitiyoruz. İnşallah yakın bir zamanda faaliyete geçer.
Hac konusuyla ilgili olarak önceki Diyanet İşleri Başkanı ile çağımızın büyük düşünürlerinden merhum Sezai Karakoç arasında Cağaloğlu’ndaki Diriliş bürosunda geçen konuşma dikkat çekici nitelikte. Diyanet İşleri Başkanı’nın yaptığı açıklamaya göre Sohbet şöyle devam ediyor: “…Dedim ki ’Efendim, bu sene sizi hacca götürsek’. Hiç düşünmeden, ‘hac bana farz değil’ dedi.’Olsun Efendim, nafile olsun’ dedim. ‘Farzlar varken nafile yapılmaz’ dedi. Efendim, ‘farz derken?’ dedim. ‘İslam ümmetini birleştirmek, İttihad-ı İslam kurmak’ dedi. ‘Onu yapalım, ondan sonra gidelim’. Ben biraz daha ısrarcı oldum. Bu sefer dedi ki ‘ bizim topraklara pasaportla gitmeyi düşünmem, Ahirette de mazeret olarak bunu ifade ederim’ dedi. Bizi bir Arafat manifestosu yazmaktan niçin mahrum bırakıyorsunuz dedim. ‘Hoca, Arafat’a vakfeye gidilir’ dedi.”
İslamın şartlarından biri olan hac ibadetinin kişi ve toplum hayatımızda önemli bir yeri var. İslamın doğduğu toprakları gezip görmek, Allah’a ve Peygambere olan bağlılığımızı da artıran çok yönlü bir ibadettir. Aynı zamanda dünya Müslümanlarının bir araya gelerek topluca ibadet etmeleri, Müslümanların bir olmaları ve birlikte hareket etmeleri gerektiğinin en somut delillerinden biridir. Ama Maalesef yüz yıldır bu birliktelik geçekleşemiyor.
Yukarıdaki sohbette de geçtiği gibi hac için gidilen topraklar elbette bütün Müslümanlarındır. Bu topraklara pasaport, vize vb şartlarla gidilmesi de son derece üzücüdür. İnşallah Müslümanlar uyanır, hac ve umre ibadetlerini yapmak ve kutlu yerleri ziyaret etmenin daha kolay hale gelmesi için de gerekli tedbirler alınır. (Nizamettin YILDIZ)
Kutlu Yolculuk
Nizamettin Yıldız
Yorumlar