Tarihte ilk takvim izlerine milattan önce 8.000'li yıllarda rastlanmış. Kimileri Ay, kimileri Güneş hareketlerini takip ederek günleri ve yılları belirlemişler. Kimileri de ortaya karışık yapalım, Güneş de bizim, Ay da bizim demişler. Düzen tutmayınca da rakamlarda oynama bile yapmışlar. Eklemişler olmamış, çıkarmışlar tutmamış. Hatta Roma'nın meşhur Sezar'ı bu işte bir yanlışlık olduğunu düşünüp ekleye ekleye bir yılı 445 güne kadar çıkarmış.
Sezar gibi Araplar, Mısırlılar, Babiller, Hint ve Çinliler de önemli olaylarla ilgili planlamalarda düzenlilik olmasını amaçladıkları için sürekli ekleme çıkarma yapmışlar fakat son noktayı Hazreti Muhammed Aleyhissalatu vesselam Efendimiz koymuş. Araplar Hac mevsiminin serin aylara gelmesi için ya da haram ayların arasını açmak için takvimle oynayıp dururken Tevbe suresinden bir ayet-i kerimenin nazil oluşuyla artık takvimler Ay hareketleri baz alınarak düzenlenmeye başlanmış. Bir yılın neye göre hesaplanacağını ancak kainatı yaratan bilebilir değil mi? Ay ortalama 29,5 günde bir yer yüzünden göründüğü şekline geri döndüğüne göre bir yılın 365 gün değil 355 günde tamamlanıyor olması aslolan bir gerçektir. Yani doğrusu Hicri takvimdir ancak Güneş hareketlerine göre düzenlenen Miladi takvim ise dünyada en yaygın kullanılan takvim.
Hani şu Sezar'ın uzatmalısı olan Jülyen takvimi vardı ya. İşte o milattan önce 46 yılında başlayıp 19. yüzyıla kadar kullanılmış. Yeni yıl kutlamaları da oradan geliyor. Roma tanrısı Janus'un onuruna Ocak ayının ilk günü yılbaşı kabul edilmiş. Neden Ocak diyecek olursanız tanrılarının ismi de ondan. Janus- January. Türkçesi de Ocak. Gelecek 12 ayı umutla karşılamak, eşe dosta hediyeler dağıtmak ve iyi dileklerde bulunmak kutlamanın bir parçasıymış o zamanlar.
NOEL VE ÇAM AĞACI GELENEĞİ
Bildiğiniz gibi Hz İsa'nın doğum tarihi tam olarak bilinmese de ona yakın bir tarih, O'nun doğumu kabul edilip Hristiyanlarca Noel Bayramı olarak kutlanır. Bu dinî bir bayramdır. Tıpkı Paskalya gibi. Paskalya ve Noel bayramları Roma' nın dağılmasından ve Hristiyanlığın Avrupa'da yayılmasından sonra uzun bir süre yeni bir yılın başlangıcı kabul edilerek yani yılbaşı olarak kutlandı.
Toparlayacak olursak Sezar'ın Ocak ayında Tanrı Janus onuruna başlattığı kutlama ile Hristiyanların dini bayramı olan Noel birleşti.
Aslında günümüzde Noel'in kutlanma tarihinin daha önce olduğunu ve yılbaşının bundan farklı olduğunu söylerler fakat Noel şarkılarında yani ilahilerinde bile "Happy New Year, Mary Christmas" diye birlikte zikrederler. Pagan bayramlarının yaygınlaşması için daha önce kullanılan metotlardan biridir aslında birbirine karıştırıp arada kaynatmak...
NOEL BABA FİGÜRÜ
Psikopos Nikola diye anılan bir Hristiyan azizi... Aslında böyle biri var mıdır yok mudur tam olarak tarihi bir kanıt yok. Hristiyanların zulüm gördüğü bir dönemde tutuklanmış ve sonra psikopos olmuş. 3 çocuğu dirilttiğine inanılan Nikola'nın türbesinin olduğu şehir adeta hac merkezi haline gelmiş ve anısına her yıl çocuklara şekerlemeler dağıtılmaya başlanmış. Bu kadar ünlenmiş birisi için tabii olarak şiirler yazılmış, resimler çizilmiş. Bunlardan bir tanesi bugünkü Noel Baba figürünün temelini oluşturuyor. Nikola'ya yazılmış şiirden esinlenerek çizilmiş bir karikatür anlayacağınız. Diğer yandan İskandinav tanrısı Odin'in çocuklara hediye ve şekerlemeler getirdiğine inanarak yaptıkları bir takım fiiller Noel geleneğine dahil edilmiş.
İşte bütün bunlar yani Psikopos Nikola anısına çocuklara dağıtılan hediyeler, Odin'in dağıttığı hediyeler ve Nikola için çizilmiş karikatür, tek bir figür halinde birleştirilerek ortaya Noel Baba çıkartılmış. Yaramazlık yapmayan çocuklara Noel gecesi hediyeler veren beyaz sakallı, koca göbekli, kırmızı beyaz kukuleta ve kırmızı beyaz cübbeli bir uyduruk kahraman. Kökü biraz mitolojik bir tanrıya, biraz da tanrılaştırılmış bir kahramana dayandırılan hayali varlık...
VE ÇAM AĞACI...
Bu da bir Noel geleneğidir yani dinî bir bayramda, yaprakları dökülmeyen bir ağaca kekler, ışıklar asarak bir çeşit ayin yaparlar. Din tahrif olunca ibadet boşluğuna düştüler tabii. Rituel uydurmak zor değil nasılsa.
Öyle böyle günümüze kadar taşınmış olan Hristiyan bayramı ve gelenekleri var. Müslüman bir kimse Noel, Paskalya, Diwali gibi muharref dinlere ya da batıl inanç sistemlerine ait bayramlara hürmet ederek kutlarsa bu, Müslümanlıkta haram kabul edilir. Onların bayramını onlar gibi kutlamak küfürdür. Akıllı uslu Müslümanlar olarak bunları kutlamadığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz ancak 31 Aralığı 1 Ocağa bağlayan gece uluslararası kullandığımız bir takvimde yeni yıla geçiş niyetiyle kutlamalar yapılması Müslümanım diyenler için ne kadar hasar içeriyor bir bakalım.
Kafire benzemek sadece ibadetlerde ve onların çirkin işlerinde olursa küfürdür fakat onların adetlerinde onlara benzemek diye bir durum yoktur. Birtakım adetleri alınabilir, uygulanabilir. Çünkü bunlar dinle ilgili değildir. İçki gibi kendisi doğrudan haram olan işlerden de değilse sakınca yoktur. Bilgisayar, araba, ampul gibi icatları da caizdir.
Peki yılbaşı onların adeti midir?
Din kitaplarında bu durum "Noel'e hürmet etmek, Noel'e onlar gibi sevgi beslemek suretiyle kutlanırsa haramdır." diye yazar. Fakat yeni yılın gelişini, Noel'e özenmeden "Yeni yılın kutlu olsun" diyerek kutlarsa bu caizdir. Ancak tebrik dışında, her yeri onların süsledikleri gibi süslemek, kostümler, hindiler çam ağaçları ile bayram yapar gibi kutlamak yahut içten içe o gün onların coşkusuna ortak olmak, çekirdek çitlemek ile bile olsa haramdır. Yani bu iş evvela gönülde, sonra da görünüşte belli olur. Kalbinde kafirin yortusunun tortusu varsa bu, dışına çam ağacı süslemek şeklinde çıkabilir. Ama sen yeni yılın kutlu olsun diyen birine senin de kutlu olsun demekten öteye gitmiyorsan bu da seninle kalbinin en derinliklerini bilen Rabbin arasindaki bir meseledir. Ancak şu da bir gerçek ki bir şey esnettikçe kopar. Özellikle inançla ilgili meseleler en hassas olmamız gereken alandır. Necip Fazıl'ın dediği gibi inanmak ruhumuzda kıl kadar ince bir geçit...
Biz niçin yılbaşı deyince sözlerinde "Çan çalıyor, ruhlar canlanıyor, üstü açık kızaklı at" cümleleri geçen, mitolojik tanrıları çağrıştıran Jingle Bells adındaki Hristiyan ilahisini hatırlayıp kırmızı beyaz kostümle papaz anısına çocuklara hediye dağıtan dinî bir karakteri anımsıyoruz acaba?! Biz zihnimizde Noel ile yılbaşını ayırabildik mi ki? Daha doğrusu birileri kendi inançları tüm dünyada yayılsın diye bütün ayinlerini dünyaca kullanılan bir takvimdeki yılbaşına denk getirip birleştirerek bu ayrışmaya fırsat vermediler. Hoş ayırsak da bu sefer Ocak ayıyla Roma tanrısı Janus'un isim benzerliğinden ötürü, anısına kutlanan yılbaşı geleneğine dönecek ya... O da ayrı bir pürüz. Kaldı ki amacım yeni yılı kutlamak deyip çam ağacı süslemek, gayrimüslimin dinî bir ayinine özenmekten başka bir şey değil. Sen kiliseye gidip onlarla aynı anda ibadet meclisinde oturarak onlarla aynı hareketleri yapıp "Benim onlarla işim yok. Ben kendi duamı yapıyorum." diyemezsin. Yeni yıla girişi onların ritüelleri olan materyallerle, ruhunda onların coşkusuna dahil olma duygusuyla kutlayamazsın ve bunları yaygınlastıramazsın.
İmam-ı Rabbani hazretlerinin Müslüman bir komşusunun gayrimüslimlerin Paskalya Bayramı'nda onlar gibi yumurta boyamayı sevdiği için imanını zor kurtardigi bilinen bir hadisedir.
Kıymetli bir dostum evladının tutmadığı bir takımın sembolü ile tasarlanmış bir kalemi dahi kullanmak istemediğini söylemişti "Niyet sadece o kalemle yazı yazmak olmasına rağmen kalem bir takımı temsil ediyor diye onunla yazmiyor." demişti. "Hayat da böyle temsili işlerden ibaret. Semboller, kökleşmiş amblemler, günler, geceler, kutlamalar... Nike işareti bulunan bir ayakkabıyı Puma niyetiyle giyiyorum diyemezsin. Çam ve Noel kime aitse ilelebet onunla, o toplumla bütünleşmiştir. Senin niyetin ne olursa olsun yaptığın, o toplumu taklit etmek olur. Sonuç olarak, o sembolün temsil ettiğine rücu edersin." İşte bu kadar.
Yeni yıl benim için tükenmekte olan bir ömürden başka bir anlam içermiyor. Yıllar sonra deprem şu yılda olmuştu, virüs bu yılda yayılmıştı diye tarihi bir gösterge olarak kulanacağız rakamları. İçindeki hadiselerinse biri biter diğeri başlar. Dünya döndükce birşeyler yaşayacağız elbette. Onları hangi tarihle ayrıştıracağımız biz insanların tercihi olmuş. Abartılı bir coşkuyu hakedecek bir takvim de değil üstelik; kanlı canlı, asıl ve gerçek bir Muharrem ayı orada dururken...
Hatice Doğan