Eğitim konusunda ülke ve toplum olarak sürekli bir arayış içerisindeyiz. Bakanlık yetkilileri önümüzdeki yıldan itibaren müfredatta bazı değişikliklerin olacağını söylüyorlar. Bu konuda Peyami Safa, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç gibi yazar ve düşünürlerimizin görüşlerinden de yararlanılarak veya bu görüşler geliştirilerek çeşitli değişiklikler yapılabilir. Bir örnek olarak Peyami Safa1959 yılında şunları yazmış: “Victor Hugo: ’Bir okul açan bin hapishane kapatır’ demiş. Bizde okullar çoğaldıkça hapishanelere ihtiyaç artıyor. Çünkü manevi temeller üzerinde yükselen bir terbiye sistemimiz yok. Yalnız bilgi vermekle ahlaki itiyatlar kazandırılamayacağını düşünmüyoruz. Bütün yükü maarifin zaten çökmüş omuzlarına da yüklemeyelim. Memleketin manevi havasını tazelemek lazım. Pencereleri ardına kadar açalım. Zehirleniyoruz. Kendimizi kaybetmek üzereyiz.”(Tercüman gazetesi, 4 Eylül 1959)

Acaba Peyami Safa bugünleri görseydi daha neler yazardı, neler söylerdi? İyi şeyler yazmayacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Çünkü toplumda yaşanan olumsuzlukları, İşlenen cinayetleri, yapılan kötülükleri televizyonlardan, gazete ve çeşitli internet sitelerinden takip ediyoruz. Herhalde bu kötülükleri yapan insanlar uzaydan gelmedi. Mevcut eğitim ve eğitim sisteminin bunlarda büyük etkisi var. Bu satırları yazarken tek yönlü, ruhsuz, hikmetten uzak, toplumu ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı bir dini eğitimi de savunduğumuz düşünülmesin. Elbette çağımızda geçerli matematik, fen ve sosyal bilimlerle ilgili dersler doğru ve etkili bir şekilde eğitim sistemimizde yer almalı ve öğrencilere kavratılmalıdır.

“Bugün talebelik artık ilim yolculuğu değil, diploma avcılığıdır” diyen Nurettin Topçu’nun  “Türkiye’nin Maarif Davası “ adlı eserinde de eğitimimizdeki sorunlar ve çözüm yolları konusunda önemli tespitleri vardır.  İşte onlardan biri: “ Bize bir insan mektebi lazım. Bu mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlaki değeri olduğunu tanıtsın; hayaya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah’ın huzurunda yaşamayı öğretsin.” (s.46)

Yine eğitim üzerine kafa yormuş, bu konuda birçok yazısı ve konuşması olan yazar ve düşünürlerimizden Sezai Karakoç da şunları söylüyor: “… Eğitimimiz baştan sona yanlıştır. Eğitimimiz geçmiş eğitimimizle irtibatsızdır. Tamamen Avrupa’dan taklit bir eğitimin kurbanıyız. Bir yandan çocukların zihinleri olur olmaz şeylerle doldurulurken, en lüzumlu bilgiler, en lüzumlu şuur verilmemektedir gençliğimize. Bir misal vereyim: Geçmiş devirde bugünün orta öğretim ve yüksek öğretimine karşılık olan medreselerde, yüz İslam klasiği, en azından kırk İslam klasiği kelime kelime ana dilinde okutulur ve tahlil edilir ve öğrenci öyle mezun edilirdi. Yani bir orta öğretim mezunu, diyelim ki bugünkü lise mezunu ayarında bir aydın, kırk İslam klasiğini Arapçasından, Farsçasından ve tercümeleriyle, şerhleriyle bilerek mezun olurdu. Hâlbuki bugün, yakın geçmişte, çağımızda yaşamış şairlerimizi, yazarlarımızı, düşünürlerimizi bile tanımayan devlet adamlarımız vardır. İşte meselenin kökü burada. Devlet ve devlet adamı meselesinde düğümleniyor bütün meseleler. Yoksa sadece şu veya bu ekonomik tedbirlerle memleket düzelmez. Şu veya bu şekilde yatırım yapmakla, şu veya bu şekilde tedbir almakla veya mekteplerde imtihan sistemini şöyle yapmakla, böyle yapmakla ya da Ortak Pazar’a girmeye çalışmakla memleket düzelmez. Memleketin düzelmesi için, her şeyden önce, millet fertlerine, milletin gençliğine hangi kitabı okutacaksın, hangi bilgiyi vereceksin, hangi kültürü ortam yapacaksın, hangi ahlakı aşılayacaksın, önce buna karar vermemiz lazım.”(Sezai Karakoç, Çıkış Yolu lll, s.78) 

Yukarıda belirttiğim gibi seneye müfredat değişikliği düşünülüyor ve biz öğretmenlerden de görüş isteniyor. Bu yazı vesilesiyle bir düşüncemi belirtmek istiyorum. Lise düzeyinde bir okulda Din Kültürü öğretmeni olarak görev yapıyorum. Azımsanamayacak sayıda öğrencinin boy abdestini, Fatiha suresini vb. dahi bilmediğini gördüm. İlköğretim müfredatında yer alan bu konuların mümkünse lise müfredatına da eklenmesinin yararlı olacağını düşünüyorum. Selam ve dua ile…