Vatan gazetesi 50’li yıllardaki yayınlarında zaman zaman gazeteyle birlikte şehirleri tanıtıcı ilaveler de vermektedir. 23 Mart 1953 yılında Niğde ve ilçeleriyle ilgili bilgiler içeren bir ilave veriyor. Bu ilavede yer alan bazı yazılar ve görüşler üzerinde durmak istiyorum. Yazının sonunda da o yıllardan bazı görseller yer alacak.
O yıllarda Niğde’ye bağlı ilçeler şunlardır: Aksaray, Nevşehir, Gülşehir, Bor, Çamardı ve Ulukışla. 1950 yılı nüfus sayımına göre şehirde ve köylerde yaşayan insanların sayısı şöyledir:
Şehirde                              Köylerde
Niğde          12.423           56.363
Aksaray      10.936            99.013
Gülşehir       2.083            17.927
Bor               11.394            29.447
Çamardı       2.495            12.245
Nevşehir      15.096          40.736
Ulukışla        3.664            17.239
Gazete yazarlarından Feridun Fazıl Tülbentçi, “Niğde’nin tarihçesi” başlıklı detaylı bir yazı kaleme almış ve ilin binlerce yıl öncesinden itibaren geçirdiği aşamalar hakkında bilgi vermiş.
Gazete muhabirlerinden Kemal Aydar’ın, “Niğde imara muhtaç..” başlıklı uzun bir yazısı var. Aydar:”Hariçte bulunan ve adedi yüzleri aşan zengin Niğdeliler kendi memleketlerine sahip çıktığı takdirde, yeni başlayan imar hareketleri muvaffak olur…” demektedir ki, bu tespitine katılmamak mümkün değildir. Zenginlerin yanı sıra birçok aydın, yazar, sanatçı, devlet adamı vb. yetiştirmiş bu şehir maalesef bu insanlardan gerekli ilgi ve vefayı görememiştir. Niğde’nin, Konya ve Kayseri gibi çevresinde bulunan illere kıyasla yeterince gelişememesindeki en önemli etkenlerden biri budur.  Ve maalesef bu durum hala devam etmektedir. Kemal Aydar, yazısında görüşlerini örneklerle de açıklıyor ve şunları söylüyor:”Bir şehir tasavvur ediniz ki, otuz sene zarfında nüfusu 53 binden 12 bine inmiş olsun. Yetiştirdiği kıymetlerin çoğu memur veya tüccar olarak başka şehirlere gitsin ve o şehir ana dava ve meseleleriyle uzaktan bile alakadar olmasın. Böyle bir şehir hayatiyeti ve inkişafı mümkün olabilir mi? Bin bir müşkülü olan bir vilayetin ana davaları sahipsiz kalınca ne oluyor? İşte Niğde bunun tipik bir misalini teşkil eder. Niğde’nin yetiştirdiği yüzlerce kıymetli insan kendi memleketlerinden uzaktadır. Şu misal her şeyi açıkça ifade ediyor: Niğde’de kurulacak kooperatif evlerinin projelerini hazırlatmak için Niğde’den başka yerlerde yerleşmiş 13 Niğdeli mühendise başvurulmuştur.”
Geçekten, Niğde’nin, geçmişte kendisine bağlı bazı ilçelerinden bile geri kalması, üzerinde düşünülmesi ve araştırılması gereken bir konudur. Bu yazı vesilesiyle hem buradaki hem de başka yerlerdeki Niğdeli aydın ve iş adamlarına seslenmek istiyorum: Doğup büyüdüğünüz, ekmeğini yiyip suyunu içtiğiniz bu şehre gerekli ilgiyi gösteriniz ve yatırımlarınızı yapınız. Belki diğer yerlerde yaptığınız yatırımlardan dolayı daha çok para kazanabilirsiniz. Ama para her şey demek değildir. Bu şehrin, üzerinizdeki hakkını unutmayınız. Aranızda oluşturacağınız bir kuruluş aracılığıyla yılda bir kez de olsa Niğde ‘de bir araya gelmeye ve neler yapılabileceğine dair konuşmanız ve araştırmalar yapmanız gerektiğini düşünüyorum.
“Niğde’nin Meşhur Misket Elması” başlıklı yazıda bu elmanın tarihçesi ve özellikleri anlatılmış. Gazete muhabiri elma konusunda bilgi alabileceği kişileri sorar. O sırada hem elma üreticisi hem de tüccarlık yapan Mustafa Elmacı’nın ismini söylerler. Mustafa Elmacı, Niğde’ye ilk misket elması fidanlarını getirip, bunu yetiştiren ve yayılmasını temin eden Hacı Emin Efendinin oğludur. Mustafa Elmacı’nın anlattıklarına göre misket elmasının Niğde’ye gelişinin mazisi 1870’li yıllara dayanıyor. Bu tarihlerde Yeşilburç’tan Yorgi isminde biri Samsun’da temin ettiği Amasya elması fidanlarından 15 tane Niğde’de Hacı Emin Efendiye gönderiyor. Emin Efendi bunlarla,  Kayardı’ndaki kendi bahçesindeki fidanları aşılıyor ve Amasya cinsi elma, bu şekilde Niğde’de hayat ve yayılma alanı buluyor. Niğde’den ilk elma ihracatı , o yıllarda kullanılan takvime göre 1340 yılında (1924) Mustafa Elmacı tarafından 100 sandık olarak Beyrut’a yapılıyor. Daha sonraki yıllarda da Mısır, Halep ve Bağdat’a gönderiliyor. Yine Mustafa Elmacı’nın verdiği bilgiye göre 50’li yıllarda Niğde’de yıllık elma üretimi 6 bin 500 tondur.
Niğde deki basın hayatından bahsedilerek ilk matbaanın 1922 yılında kurulduğunu ve ilk gazetenin 1924 yılında çıkan (Feryad) olduğu belirtilmiş. Daha sonra ‘Müdafaa’, ‘Nida’, ‘Niğde’, ‘Tatlı dil’, ‘Bilgi’, ‘Resmi Niğde’ gazeteleri ile ‘Güzel Mecmua’ ve ‘İlkadım’ dergileri neşredilmiş. 1953 yılı itibariyle Vilayetçe çıkarılan ‘Niğde’  gazetesi ile Belediye Başkanı Hasan Tezol tarafından yayınlanan haftalık ‘Yeni Niğde’ gezeteleri yayınlanmaktadır. Yine o yıllarda yayınlanan haftalık ‘Yeni Haber’ gezetesi yayınını durdurmuş ve  haftada iki kez olmak üzere tekrar yayınlanma çalışmaları yapılmaktadır.
Niğde’deki iklim ve yaylalarının çokluğu nedeniyle ölüme sebep olan salgın hastalıklara fazla rastlanmadığı belirtiliyor.  Görülen hastalıkların sebebi de geçimsizlik ve bakımsızlık olduğu yazılıyor. Sağlık hizmetlerinin de yetersiz olduğu dile getirilmiş.
Spor faaliyetlerinin de yok denecek kadar az olduğu ifade edilmiş.
Niğde’de o yıllarda faaliyet gösteren iki banka vardır. Bunlardan biri Ziraat Bankası, diğeri de Niğde Bankası Türk Anonim Ortaklığıdır.
“Niğde’de sahipsiz kalan bir servet kaynağı: Hayvancılık”  başlığıyla uzun bir değerlendirme yazısına da yer verilmiş. Toplam bir buçuk milyon civarında küçükbaş ve büyükbaş hayvan olduğu yazılmış ve hayvansal ürünlerle ilgili sanayi olmamasının büyük bir servet kaybına neden olduğu ifade edilmiş. Ziraatte ise teknolojik aletlerin tarımda kullanılmaya başlaması nedeniyle kısmi gelişmeler olduğu anlatılıyor ve o gün itibariyle ilde 315 traktör, 296 traktör pulluğunun olduğu bildirilmektedir.
Geçmişten günümüze yapılaşma ve şehirleşme konusunda da maalesef birçok yanlışlıklar yapılmıştır. O kadar bağların bahçelerin, ekilip dikilen tarım arazilerinin yok edilerek yerine hayalet gibi apartmanların yapılması, doğru bir şehirleşme değildir. Şehir aynı zamanda insanların hafızasıdır. Üzülerek söyleyeyim ki, bu şehirde, okuduğum okul binalarının hiç biri maalesef bugün yoktur. Oysa o mekânlarda yaşanmış nice hatıralar vardı.
(Nizamettin YILDIZ)