Bizleri tekrar Ramazan ayına kavuşturan Allah’a şükürler olsun. Din sadece inançlardan ibaret değildir. Bu inançların devam etmesi, insan ve toplum hayatında kök salması çeşitli ibadetler sayesinde gerçekleşir. İslam’ın diğer din ve düşünce sistemlerinden ayrıldığı en önemli hususlar namaz ve oruç gibi ibadetlerinin olmasıdır.
          Ramazan ayı ve tuttuğumuz oruç sayesinde hem bedenimiz hem de ruhumuz dinlenir. Yiyecek, içecek ve her türlü nimetlerin değerini daha iyi anlarız. Kendimizi, diğer günlere oranla daha sevinçli ve mutlu hissederiz.
          Ramazan ayı bütün mevsimleri dolaşan bir aydır. Bu ay sadece yaz mevsiminde olsaydı sıcak bir iklime sahip olan yerler için daha zor bir durum olabilirdi. Yine bu ay sadece kış mevsiminde olsaydı soğuk ve yaşam şartlarının daha ağır olduğu yerler için de bir zorluk olabilirdi. Allah bu evrene koyduğu eşsiz düzeni ibadetler için de sağlamış, hiçbir haksızlık ve adaletsizliğe yol açmayacak şekilde düzenlemiştir.
          Orucun bize öğrettiği birçok davranış vardır. Başta insanın sabır ve iradesini güçlendirmesidir. Kur’an’ın birçok yerinde sabrın öğütlenmesi, bu kavramın Allah inancıyla bağlantılı olmasıdır. Her şeyin Allah’ın sonsuz iradesiyle gerçekleştiğine inanan bir insan, karşılaştığı olumsuz bir durum karşısında sakin olur, hemen panik ve isyana düşmez. Bildiğimiz gibi meleklerin yeme ve içmeleri yoktur. İşte oruç sayesinde insan melekliğe doğru bir adım atar ve yüksek bir ahlaka kavuşur. Oruç ibadetinin önemli yönlerinden biri de, diğer ibadetlerin bu ayda daha çok yapılmasıdır. Kur’an diğer aylara göre daha çok bu ayda okunur. Namaz ibadetine daha fazla dikkat edilir. Zekât ve sadaka daha çok bu ayda verilir. İçki ve kumar gibi kötü davranışlar bu ayda azalır.
         Ramazan ayında özellikle bazı çevreler tarafından ortaya atılan tartışma konuları hakkında da dikkatli olmak ve yanlışa düşmemek gerekir. Mesela bu tartışma konularından biri sahurun erken yapıldığı meselesidir. Sahur saati belirlenirken birkaç dakikalık ihtiyat payının olması normaldir. İhtiyat, günlük hayatımızda da karşılaştığımız ve olması gereken bir durumdur. Örneğin yapacağımız bir yolculukta trenin veya otobüsün kalkacağı saatten birkaç dakika önce orada olmak herhalde daha doğru bir davranıştır. Oruç ibadetinin farz olduğu ilk zamanlarda sahur, yatsı vaktinde başlıyormuş. Bunda yaşanılan zorluklar sebebiyle ve Allah’ın sonsuz rahmet ve merhametiyle sahur vakti sabah vaktine yakın bir zamana çekilmiş. Sahur vaktinin daha geç olması gerektiğini savunanların düşündüğü vakit, ortalığın tamamen aydınlandığı bir vakit oluyor ki, bu durum benim aklım ve vicdanımla bağdaşmıyor.
           Geçenlerde Gazze’de çekilmiş fotoğraflarda gördüm. Kadın, çoluk, çocuk, yaşlı, kedi, köpek demeden katledilenlerin, açlıktan iskelete dönmüş insan ve hayvanların fotoğraflarıydı bunlar… Dünyanın bazı yerlerinde Müslümanlara zulüm edilirken, iki milyar nüfusa sahip İslam âleminin eli kolu bağlı, hiçbir şey yapmadan olup biteni seyretmesi asla kabul edilemez. Büyük bir vebal altındayız. Tuttuğumuz oruçlar, kıldığımız namazlar bizi tek başına kurtarmaya yetmez.  Kuran’da, “Topluca Allah’ın ipine sarılın”, “İnananlar kardeştir” deniliyor. Müslümanların birlikte hareket etmesi gerektiği sadece bir partinin veya bir kesimin düşüncesi değildir, Müslümanlığın gereğidir.
             İnanç ve ibadetlerin şekil ve dış yönü kadar mana ve hikmet yönüne de yoğunlaşmak gerekir. Bu konuda Üstat Sezai Karakoç’un oruç yazılarından oluşan “Samanyolunda Ziyafet” isimli eserinin okunmasını tavsiye ederim. Üstat şöyle diyor: “Ölüme doğru koştuğu bu son çağlarda İslam toplumu tam ölmemişse ve hala yaşıyorsa, bunu, gelip gelip dirilten ramazanlara borçludur geniş ölçüde. Ve bir gün tam dirilecekse, bu da yine bir ramazanda başlayacaktır, ramazanlarla başlayacaktır.” (s.82)
              Rahmet, mağfiret ve bereket dolu Ramazan ayımız mübarek olsun. Zulüm ve haksızlıkların sona ermesine, Müslümanların birlik ve beraberliğine vesile olsun. Allah dua ve ibadetlerimizi kabul eylesin.
Nizamettin Yıldız