Şehir ve insan arasındaki ilgi söze, yazıya dönüşünce daha bir yankılı, daha bir etkili oluyor. İnsan nerede olursa olsun yitiğini aradıkça zenginleşiyor. Nasıl bir zenginlik bu? Elbette gönül zenginliği. Acı, sevinç, yalnızlık, gurbet, vuslat, inanç, sevda işlenmiş şiirlere, yazılara. Gündelik telaşları aşan engin bir ufuk bu. Geçmiş zaman ile şimdiki zaman ve şimdiki zaman ile gelecek arasında köprü inşası. Özenli, inceden, nakış nakış… Şehrin alışkanlıkları ve şehrin körelten, sağırlaştıran uğultusu karşısında yazmak, yine de yazmak. Gerçek zaferin kalem ile kazanılacağına inanıyoruz.
   Bir şehir, âşıkları, şairleri, yazarları, erenleri ile anılmalı. Zira o belde kelimelerin gücü ile anlaşılır. Adanmış ruhlar o belde ile bütünleşir. Ey şehir, unuttuğumuzu sanma sakın. Söylenmiş nice güzellik var ise duymak isteriz, okumak isteriz, görmek isteriz. Bir kitap serinliğinde daha okunaklı şehir, insan ve zaman.
   “Niğdeli Şair ve Yazarlar” kitabını okumaya durunca doğup büyüdüğüm Niğde’yi daha bir sevdim. Niğde’de doğan, Niğde’de yaşayan yahut yolu bir vesile ile Niğde’den geçen söz âşıkları, kalem dostları bir kitabın sayfalarında buluşmuş.
    Kitabın yazarı İsmail Özmel, önsöz kısmında bu eserin hazırlanış süreci hakkında bilgi vermiş: “1955 yılından beri gerek şahsen gerekse eserleri ile tanıştığım kalem sahiplerinin yer aldığı “Dünden Bugüne Niğdeli Şair ve Yazarlar” kitabımın birinci cildi 1990’da, ikinci cildi 2001’de yayınlandı. Niğde doğumlu veya bu ilde görev yapmış, ikamet etmiş veya Niğde için yazmış şair ve yazarlardan meydana gelen bu eserlerden birinci ciltte 44, ikinci ciltte 29, yayınlanmamış üçüncü ciltte 32 şair ve yazarın hayat hikâyeleri ile eserlerinden örnekler verilmiştir. Şimdi bu üç cilt, tek cilt halinde yayınlanmaktadır.”
     Yaşadığımız yer toprağı, havası, suyu ve insanı ile bizi kuşatır. Bir kültür alışverişi vardır daima. Bu durum insanın doğası ile ilgili. Kişi yakından uzağa doğru anlar, kavrar, öğrenir. Çevremizi yok sayamayız. “Hemşehri” deriz mesela. Hatırla, “toprağım” dersin yanık bir türküyü söyler gibi. Ve insan duru bir suda genişleyen halkalar gibi ötelere açılır: Aile, komşu, mahalle, şehir, memleket, dünya ve insanlık.
      Kimler var bu eserde? “Cümle şair dost bahçesi bülbülü” der Yunus Emre. Niğde ile tanışıp dost olanlar ile Niğde’de doğanlar bir arada güzelliği, iyiliği dokumuşlar. Sözün diriltici iklimindeki bu birliktelik bize şunu da hatırlatıyor: Sınır taşları bize göre değil, biz ki güle vurgun bir medeniyetin çocuklarıyız.
      Şehir kitapları vardır o şehrin tarihi, coğrafyası, gelenekleri, kültürü, ekonomisi, geçim kaynakları hakkında bilgi veren. Şehir kitapları vardır kuru bir anlatım ile kılavuzluk yapmaya çalışan. O kitaplara da elbet ihtiyaç var. İlk elden bir boşluğu doldururlar. Yalnız bir şehri derinliğine okumak, kavramak için edebî ürünlere gitmek gerekir. Sözlü ve yazılı edebî ürünlerde şehrin saklı tarihi vardır. Mesela “Yine yeşillendi Niğde bağları” türküsünü dinleyince şehir, insan ve hayat arasındaki o ince bağlar nasıl da karşılık bulur gönlümüzde değil mi? Bütün sıcaklığı ve samimiyeti ile insanın halleri… Bir de türkülerden okumalı, yazmalı derin tarihi.
     “Niğdeli Şair ve Yazarlar” kitabı Niğde’nin manevî mimarlarından olan Sarı Saltuk ile başlıyor ve gönül insanı Ali Ercan ile nihayete eriyor. Geniş hacimli (1231 sayfa) olan bu eserde öncelikle bahsi geçen şahsiyetlerin hayatı ve eserleri hakkında bilgi verilmiş. Sonra seçilmiş şiirler ve yazılar yer alıyor. Bu yönüyle “Niğdeli Şair ve Yazarlar” kitabı Niğde üzerine bir güzelleme ve güldeste(antoloji) özelliklerini de taşımaktadır. Tarihin, sanatın, kültürün, edebiyatın içinden süzülüp gelen bereketli bir okuma şöleni. 
Cümlemiz için hayırlı olsun!
Murat Soyak