Dünya 2024’ü coşkuyla kutlamaya hazırlanırken, Filistin’de insanlık son nefesini veriyor. Maalesef insanlık bir avuç kana susamış vahşi yaratıkların karşısında onurunu ve bütün değerlerini kaybetmiş, adeta kan ve gözyaşı deryasında kulaç atmakta. Noel deyince nedense benim aklıma kan ve gözyaşı gelir. Kıbrıs Türk köylerinin basılarak yüzlerce insanın katledildiği ve on binlerce Türk’ün topraklarından koparıldığı ‘Kanlı Noel’ 1963 yılının Noel kutlamalarına denk getirilir.
         Hıristiyanlığın insanı günahkar ve kirli olarak doğan, bu nedenle de ya vaftiz edilip arınacak, ya da ölümlerden ölüm beğenecek inancı, dünyayı tarih boyu kan ve gözyaşı deryasına çevirmiştir. Yahudilerin ise kendi ırkları dışındaki insanları insan kabul etmeyen akidesi, insanlığın başına bela olmuştur. Aslında çok eğitimli oldukları halde, af edersiniz, kudurmuş gibi insanlara saldırmalarının, savunmasız insanları vahşice öldürmelerinin nedeni akıllarını devre dışı bırakan bu sapkın inançlarıdır. Yahudi ve Hıristiyanların kendi elleriyle yazdıkları kitapları, yeryüzünü yaşanmaz hale getirmiştir. Batının tarihi, maalesef ki, korkunç bir soykırım tarihidir. Filistinliler için, insana benzeyen yaratıklar, derken aslında aynadaki kendi görüntülerini ifade etmektedirler. Bugünkü Filistin soykırımı ne ilktir, ne de son olacaktır. Tarih göstermiştir ki bu barbarlar, yalnızca güçten anlar. Ecdadımız olan Selçuklu ve Osmanlı Türkleri insanları Haçlı barbarlarından korumak için canlarını ortaya koymuşlar, ancak bu sayede mazlumlar rahat bir nefes alabilmişlerdir.
         Hazreti Ömer’in barışla girdiği Kudüs’ü ele geçiren Haçlıların katliam ve vahşetlerini okumaya insan yüreği dayanmaz. Haçlılar, Kudüs’e girince evlerde, camilerde, yollarda bulunan herkesi kılıçtan geçirdiler. Merhamet dileyenleri bile öldürdüler. Evlerine saldırıp ne buldularsa aldılar. İnsanların mallarını gasp ederek zengin oldular.  Öyle zalimce hareket ettiler ki, Müslümanların kendilerine vermemek için yuttukları altınları almak için öldürüp karınlarını deşmişlerdir. Bununla da yetinmeyerek kutsal mekânlara kaçan Müslümanları bile öldürdüler. Hz. Ömer Camii’nde o kadar insan öldürdüler ki, cesetler kanlar üzerinde yüzüyor, dökülen kanlar atlarının dizlerine kadar yükseliyordu. Kudüs’e kolayca yerleşebilmek için şehirde hiçbir canlı bırakma niyetinde değillerdi. Şehirde o kadar çok insan öldürmüşlerdi ki artık yorgunluktan halsiz düşmüş, yaptıkları katliam dolayısıyla kan havuzunda yüzmüş gibi her taraflarından kan damlıyordu. Buna rağmen katlettiklerini yetersiz görmüş olmalılar ki herkesi öldürmeye ahdetmişçesine şehirde canlı aramakta, ellerinde yorgun kılıçlarıyla şehrin her yanını dolaşıp kadın çocuk ayırt etmeden, merhamet dileyenleri bile öldürüyorlardı. Evlerde, sokaklarda yığın yığın başlar, eller ve ayaklar uzanıyordu. Şehirde kanın bulaşmadığı hiçbir yer kalmamıştı. Kudüs’te yapılan katliam karşısında; galiplerin kendileri bile dehşete düştüler. Ne kadar tanıdık manzaralar değil mi. Bin yıl önceki ve bugünkü sahneler arasında en küçük bir fark bile yok. Zira kişiler değişse de zihniyet aynı.;
         İnsanlık son nefesini verirken, bir Noel daha kapımıza dayandı. Kanlı Noel… Bir yanda bombalar, enkazlar, parçalanmış cesetler, alınan satılan organlar, elsiz ayaksız çocuklar, ölü bebekler, arşa çıkan feryatlar… Öte yanda kadehler, danslar, çılgın partiler, kutlamalar, kusmuklar…Mutlu yıllar…