Allah’ın varlıklar içerisinde müstesna bir konumda ve harikulade surette yarattığı insan sayı ve hesaba gelemeyecek kadar çok nimete  mazhar kılınmıştır.  Bu hakikat “Gökleri ve yeri yaratan, gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü türlü ürünler çıkaran Allah’tır; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize veren, nehirleri sizin için faydalı olacak şekilde yaratan O’dur. Düzenli seyreden güneşi ve ayı sizin için yararlı kılan, gece ile gündüzü faydalanacağınız biçimde yaratan O’dur.  O size istediğiniz her şeyi verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür!” ayetlerinde de dile getirilmiştir. (İbrahim, 14/32-34; Nahl, 15/18)  Allah’ın  bizlere bir sermaye olarak verdiği ve bir gün mutlaka hesabını soracağı nimetlerden biri de şüphesiz zamandır.
Allah her insana her işine yetecek kadar bir süre vermiş ve her nimetin hesabının verileceği günde böyle kıymetli bir nimetin de hesabını soracağını Peygamberinin sözleriyle hatırlatmıştır: “Hiçbir kul, kıyamet gününde ömrünü nerede tükettiğinden,  ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden kıpırdayamaz.” (Tirmizî, Kıyamet, 1) Hz. Peygamber insanların iki şeyin değerinin çok az bilindiğini hatırlattıktan sonra bunların zaman ve sağlık olduğunu beyan etmiştir. (Buhari, Rikak, 1) Ayrıca ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş vaktin, yaşlılık gelmeden önce gençliğin ve fakirlik gelmeden önce zenginliğin kıymetinin bilinmesini tavsiye  etmiştir.  (Buhari, Rikak, 3) Acaba  bizler bu nimetlerin değerini anlamak için onların bizden geri alınmasını yada  kıyametin kopmasını mı bekliyoruz?
İşte ömür sermayemizden bir yıl daha bitiyor, takvim yapraklarının yine sonuna geldik. Acısıyla tatlısıyla, savaşıyla barışıyla, karıyla zararıyla  sayılı saatlerimizi biraz daha tükettik. Ömrümüzün sonuna ve  kainatın ömrünün sonu olacak kıyamete bir adım daha yaklaştık. Böyle bir ortamda  bilge bir insanın yapabileceği en faydalı şeylerden birisi  geride kalan bir yılın muhasebesini yaparak  görülen eksiklerin telafi edilme yolları ile güzel fiillerin  nasıl çoğaltılacağının gelmesi muhtemel bir yıl açısından planlanmasıdır. Hz. Ömer’e atfedilen şu güzel sözü bir kez daha hatırlayalım: “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz. Amelleriniz tartılmadan önce kendinizi tartınız. Büyük gün için kendinizi donatınız. Çünkü kıyamet gününde hesabı hafif olacaklar dünyada iken kendilerini hesaba çekenlerdir.”
Bu açıdan senenin son günleri muhasebe günleridir. Bu günler aynı zamanda  günahlarımıza ve yanlışlarımıza  derin bir pişmanlık hissedip bir daha yapmama, kendimizi düzeltme kararını alma günleridir.  Bu günler güzel ve doğru olarak yaptığımız işlere sevinme ve onları çoğaltma planları yapma günleridir.  Bu günler bir yılın manevi kir ve paslarından kendimizi arıtma günleridir. Bu günler bizleri bu günlere ve bu yaşlara kadar yaşatarak kendisine kulluk etme fırsatı veren Allah’a şükretme günleridir. Bu günler ülkemiz üzerinde ve etrafında örülen terör ağları ile yapılan hayasızca akınlar karşısında  necip bir milletin ferdi olarak vatanıma ve devletime daha faydalı olabilme, neslimizi koruyabilme projeleri üretme günleridir. Bu günler savaşların ve çeşitli buhranların yaşandığı bir çağda “Müslüman olarak neler yapabilirim, elimden gelenler nelerdir?”  düşüncesiyle gayretimizi artırma günleridir. Bu duygu ve düşüncelerle yeni yıla huzurla  merhaba demeyi diliyorum.