Çok yakın bir zaman önce (3 Kasım 2021) “Metaverse, Yaşam 4.0” isimli oldukça uzun ve konunun özellikle istikbale matuf tehlikelerine dikkat çeken bir makale yazmıştım. Yayınlanır yayınlanmaz, medya organlarında okunma oranları itibarı ile en üst sıralarda yer alan ve halen ayrıcalıklı müstesna yerini koruyan bu makale çok ses getirdi. Yayınlanmasını takiben, aynı gün ve ertesi gün, diğer bazı yayın organları makaleyi, kendi yorumlarını ilave edip, sitelerine alarak neşretmişlerdir.
Akabinden, hemen ertesi gün(4 Kasım 2021), ABD’de Mark Zuckerberg, bu “sanal gerçeklik” olarak telakki edilen “Metaverse” ilgili açıklamalarda bulunmuştu. Dünyada gündeme oturan ve mevcut “internet”in canına okuyacak ve sonunu getirecek olan ve kanaatimce temellerini Hasan Sabbah’ın attığı ve ilk olarak fedailerine “primitif, ilkel formunu” tatbik ettiği bu “METAVERSE” hadisesi, TV ve diğer medya organlarının yanında, bütün haber portallerinin konusu olmuştur.
Eşzamanlı olarak, arkeolojik kazılar, tarihi kaynakların yeniden gözden geçirilmesi, bilim dünyasında yapılan araştırmalar ve alınan sonuçlar, insanlığın ve hayatın bir başka boyuta evrildiğinin işaret fişeklerini patlatıyordu. Yeni Dünya Düzeni, “para ve yaratıcılık” üzerine kurgulanmıştır. İnsanoğlu ne zaman, ahlak, edeb, namus, onur, şahsiyet, haysiyet, merhamet, gerçek zevk, hakiki keyif, ruhi huzur, saadet, kültür, san’at, edebiyat, münevverlik ve insanlığın, paranın satın alamadığı ve alamayacağı hasletler olduğunu farkına varacak! Bu çok önemli bir husustur. Yine hatırlatmalıyım ki; Kâinatta toplanan bütün bilimsel, kültürel, toplumsal, çevresel, bitkisel, hayvansal ve kişisel bilgiler, “Metaverse” ve “Matrix” için biriktiriliyor! Elde edilen bilimsel verilerin, teknolojiye adapte edilmesi ve piyasaya sürülmesi, sanal gözlük ve başlıktan sanal eldiven, ayakkabı, pelerin ve elbiseye kadar her şey, kanaatimce henüz “Taş Devri”ni yaşayacak olan “Metaverse” enstrümanları olacaktır! Karmaşık ve alternatif bir “paralel dünya” sunan ve özellikle gençlerde, uyuşturucu bağımlığı gibi bir bağımlılık yapacağını düşündüğüm “Metaverse” sayesinde, ilkel dönemlerini yaşayacak olsa da, izlenen filmin içerisine dalmak, hatta o esnada rol almak da mümkündür. Diğer sistemlerin demode olduğu bu sistemde, “Avatar”ı olmayana kimlik bile verilmeyecektir sanırım! Bir anlamda da “Metaverse” sınırsızlıktır ve vicdanı yok edip, istenilen hayalleri gerçekleştirme fırsatı(!) veriyor insana(!). Biraz da “ŞİRK” mi kokuyor ne… Oturduğumuz yerden, İbn-i Sina, Hipokrat ve Galen’den Tıp, Eflatun’dan, Farabi’den Felsefe, Aristo’dan Metafizik, Mevlana’dan Ahlak, Galileo’dan Astronomi, Newton’dan, Einstein’dan, Tesla’dan Fizik, Pascal’dan, Laipniz’den Matematik, Spinoza’dan Felsefe, Pierr ve Marry Curi’den Radyoatvite, Turing’den Bilgisayar Dili vs derslerini, sorulu-cevaplı bir şekilde, interaktif olarak, alabilmemiz mümkündür! İstediğin hocadan, istediğin dersi al! Ülke değiştirmeden, oturduğun yerde dünyanı değiştirebileceksin! Hayata dair her ne varsa, kuşak çatışmalarının kaçınılmaz olduğu “Metaverse”de de bulunacaktır. Cami, Kilise, Konser Salonu, Tiyatro, Sohbet Odaları, Ev, Okul, Sevgili, Eş, Arkadaş… Bu, çok yakın bir zaman sonra gerçekleşecektir. Ancak, “Metaverse”in “sonrası” da var…Esas hedef, Tanrı’yı oynamak değil midir ki! Bazı bilgisayar oyunlarında, oyuncu “put”un önünde “secde” etmeden, eğilmeden bir üst level’a(seviye) geçememektedir! Satanizm’in ayak seslerini kim duyar ki… Küresel sermayenin desteklediği bir “din”… Biraz İslam, biraz Hristiyanlık, biraz Yahudilik, biraz Budizm, biraz Hinduizm ve biraz da Deizm alıntıları ile “Yeni Bir Kült Din” ve tek dilli, tek dinli ve tek devletli tek tip insan planlanıyor! Önümüzdeki bu tehlikeyi ve felaketi, aşk olsun görmeyene/göremeyene! Zuckerberg’in beyanatları ile birlikte, Arkeolojik araştırmalardan, Göbeklitepe kazılarından elde edilen ikonlar, semboller ve özellikle açıklanması ve bilinmesi istenmeyen tarihi bulgular, gün yüzüne çıkan 300 yıllık kartal rozeti, “Zerzevan Kalesi”, “Mitras Tapınağı”, Bill Gates’in durup dururken “Çiçek Salgını”ndan bahsetmesi, 5 G, 6 G, Grafen, Black Goo, Morgellon Hastalığı(Parazit Kuruntus Hastalığı), Mikrodalga Silahlar, Chemtrials(!), Antik Mikroplar ve pandemileri, İklim Değişikliği Toplantıları, Hava Kirliliği, Buzulların Erimesi, Kontrollü “Prion” ve Kuduz Salgını, Öfke Pandemisi, Hava yolu ile yayılabilen Pandemiler, ortak Çalışan Böcekler, CRISPIR Cas9 Teknolojisi, BlockChain, Kripto Para, İşleme Dayalı Ekonomi, HES kodu, menfaat bezirgânları “Metaverse Tanrısı(!)”, kendi hayalleri doğrultusunda “Metaverse”lerini oluşturma peşindeki Şirketler, Dijital Devletler ve Dijital Dünya, “Evrensel Temel Gelir”, Singularity(Teknolojik Tekillik), Hacklenebilen, sıfırlanabilen ve resetlenen beyinler, Lücifer(Işık Tanrısı) ve Nanobotlar, bilim ve insanlık tarihine yeniden bakmayı, analiz etmeyi ve yeni baştan(sil baştan) yazmayı gerektirecektir. İş başa düştü… Çünkü Dünya, yan gelip yatma yeri değildir! Kur’an, tatil, emeklilik, sırt üstü yatmak, bayram ve seyran gibi “başıboş” şeylerden bahsetmez! “Humanize Hayvan”lar her yerde, “Animalize İnsan”lar yolda olsa da… Hafızanın depolandığı “Prion proteinleri”, öldükten sonra toprak vasıtası ile bitkilere ve oradan da insanlara geçebilir. Bu sebepledir ki, mezarlıklar, nakledilebilir hafızadır! Hafızanın nakli, beyindeki prion hafıza proteinlerinin ayrıştırılarak nakledilmesi ile mümkün olacaktır. Bu bilimsel verinin ışığında unutulmamalıdır ki; Bioterorizmin en önemli aracı, “Prion Salgını”dır. Tedbiri kimin almasını bekliyoruz ki… Babil dönemini, günümüze taşımak isteyen, Neal Stephenson’un 1992’de yazdığı “Snow Crash” isimli romanı, gerçek mi oluyordu da insanlık ve hayat uyumaya devam ediyordu? Lakin zihin dünyamızın dışındaki hiç bir şeyi de bilemeyiz! Bu nedenle beynimizin ve düşüncemizin yanında zihnimiz, bilincimiz geliştirilmesi, eğitilmesi ve öğretilmesi gereken en önemli fakültelerimizden birisidir. Ben de zihin dünyamda, önce kendimi kaybetmek, sonra da bulmak peşindeyim. Nitekim filozof olmadan bilim insanı olmak mümkün değildir. İnsan, “bilen” insandır ve insanlık, farkındalıktır. Çalışan insan (Homo Fabere), düşünen insandır aynı zamanda, düşünmek “beyn”in, üretmek “el”in fonksiyonu olsa da… Her “Bilim İnsanı”, “Filozof”tur, “Bilim” de, bir “din” ve bir kültürdür ve “Felsefe”, farklı tasavvurlar manzumesidir. Felsefenin ortaya çıkabilmesi ve tekâmülü için de, alfabe, para ve hürriyet şarttır. Aksi esarettir. Tercihler, felsefi bir boyut belirler ve farklılıklar cemiyetin temelini oluşturur. Bu arada biraz Matematik’ten söz etmek istiyorum. Zira Matematik olmadan bir şey olmuyor ve bir şeyi anlayamıyoruz. Kâinatın bilinci, müşterek ve cihanşümul, kollektif ve matematiksel bir bilinçtir ve Felsefesi ufku ile müterafıktır. Matematiğin kesinliği ise, kendi doğrularıdır. Çünkü Matematik ilk yaratılandır, baştan çıkarıcıdır, şehevî bir tarafı vardır, icat değil, keşiftir ve neyin doğru olduğunun değil, niçin doğru olduğunun peşindedir. Teorik Fizik de, bunun için ortak akıl olan Matematiktir. Fizik yararlılık peşindedir, Matematik gerçeğin, hakikatın… Matematiksel Mantık da çok önemlidir. Dünyanın, hatta düşüncenin bile matematikselleştirilmesi gerekir! Kâinatı anlamanın ve anlatmanın, Matematik’ten başka bir yolu da yoktur. Bilim tekrar edilebilen olaylar manzumesidir ve bilim için bir “SON” yoktur. Tekrarlanamayan hadiseler, metafiziğin konusudur ve “Mucize” olarak adlandırılır. Bu sebeple; “An”, “Ben” ve “Varlık”ın bilimi değil, metafiziği yapılabilir. Anlamın varlığı, amacın varlığına bağlıdır. Bu sebepledir ki, biz insanlar da öğrenmekten ziyade, anlamak peşinde olmalıyız bütün bu olanları. Nitekim insan zihni, belirsizliğe karşı savunmasızdır! Benzemek değil, “kendi” olmaya gayret gerektir. Bütün bunlarla birlikte, evrensel boyutta “Sümer Dilini ve Dini”ni canlandırmaya kalkışanların, “Tanrı”, bilimin konusu olmasa da, Kur’anı Kerim’in Nisa Süresinin 119. Ayetinden bihaber olduklarını da ifade etmek ve hatırlatmak durumundayım. Zira “Gelecek, “şimdi”dir, her şey, bir “oyun”dan ibarettir, bilim için, bir “SON” yoktur ve “İnsanlık” da, hayata dâir farkındalıktır ve farkında olmaktır! En büyük güç, “Kollektif İlâhî Ruhsal Enerji Gücü”dür.
Ruh demişken; üreme, beslenme ve büyüme temelli “Bitkisel Ruh”, duygu ve iradi hareket ile müterafık “Hayvansal Ruh” ve konuşma, düşünme ve itibar özellikli “İnsani Ruh” kavramlarını da bu arada zikretmek istedim. Nitekim hayvanda ses, insanda söz vardır! Maalesef Kur’an’ı, Cihanı ve hayatı anlamayan insan, fıtratından uzaklaşarak hayatın sonunu bizatihi kendisi hazırlıyor! Umutların, ruhlarla beslendiğini, Dünyanın kötülüklerden arınma yeri ve Kâinatın kumaşının titreşim, hayatın ise, “AŞK”tan müteşekkil olduğunu ne zaman fark edecek, ölmeden önce ölmek peşinde koşan bu insanoğlu! Meçhuller birbirini kovalıyor… Lütfen biraz tefekkür edelim, düşünelim hayatın, fıtratın ve neslin bekası ve istikbali için “Akl-ı Selim”imiz ile… Bilimsel açıdan kısa bir göz atalım, isterseniz yakın geçmişimize. Bu mülahazaları, nisbeten “Sokratik” düşünce ve felsefe ile yapacağımı önceden ifade etmek istiyorum ki, bu çerçevede anlaşılmaya çalışılsın yazdıklarım… Zaman zaman yeryüzünde çeşitli sebeplerle doğal felaketler, salgınlar, depremler, yangınlar vs olmuyor mu? İçinde bulunduğumuz “Siber savaş ve işgali”nin kararlarının “Bulut”tan geldiğine kim itiraz edebilir ki. “RF Bombası” ve “Sepsis Salgını”nı kim inkâr edebilir. Kovit sebebi le ölümlerin yaklaşık %30’unu “sepsis” oluşturuyormuş! Wi-Fi bir silah olarak kullanılamaz mı? Mikrodalga, canlı cansız tüm maddelere, oksijen atomunun frekansını değiştirerek zarar vermiyor mu? Elektromanyetik kirlenme, hayatı ve tabiatı, dolayısı ile Dünyayı, hatta Kâinatı tehdit etmiyor mu? Antik mikroplar, buzulların erimesiyle, kontrol edilemeyen salgınların olabilirliği açısından büyük tehdit oluşturmuyor mu? 70.000 Starlink alçak uydu sistemi fezayı işgal etmiyor mu? Trojanlar Dünyayı işgal peşinde… Neden? Akıllı evler, sistemler, şehirler ve daha niceleri, hatta beyinler, gerçekten kendi kontrolümüzde mi yoksa başkalarının mı? Elektromanyetik bombardımanla, adaleler ve sinirler felç edilemez mi, kalbe basınç uygulanamaz mı? Konu buraya gelmişken, biraz da “Chemtrial”dan söz etmek istiyorum. ABD ordusunda bir ders olarak da okutulmaktadır. Jet motorlarının yanma ve buharlaştırma sistemi ile ilgili ve ters mühendislikle anlaşılabilecek konuların işlendiği bir ders… Yine bu arada ifade etmeliyim ki, milimetrik veya daha küçük boyutlardaki Smart Dust(Akıllı Tozlar) ve Nanotags(Yarı insan yarı bilgisayar) nanoparçacıklar halinde her yerde ve her şeyde olabilmektedir. Ne düşündüğümüz ve ne hissettiğimiz kayıt altınada… Sensör kümeleri havada sürü halinde bulunabilmekte, cooperated insect (ortak çalışan böcekler) her yerde cirit atabilmektedir. Biyolojik olanlar bir yana, silahlar bile artık nano boyutlarda… Davranışsal kontrol yöntemleri ile, beyin etkileyici nanosilahlar faaliyette! Canlılığını yitirmiş bazı bitki örneklerinde Ya Genetik Mühendisliği boş mu duruyor? “Raven New” (Yeni Kuzgun Projesi) devam ediyor. Optogenetikçiler, ışık yapan DNA ve RNA parçacıkları üzerinde çalışıyorlar. DNA yazdırılıp sentezleniyor. Zehirleyici protein neden ürettirilemesin ki RNA üzerinden. Her baz çiftinin kendine özgü bir titreşim frekansı vardır. Bu ses ve frekans dizilimi ve düzenini, ışık ileten bileşkesi doğru frekans ile tüm dizilim etkilenebilmektedir. Işık da zehir de üretmek/ürettirmek, mümkün gibi görünüyor! DNA bazları, bilgisayar gibi çalışır. Frekans dizilimini, doğru ışık ve ses frekansı ile değiştirmek mümkün olur. Nitekim içinde karar verici mekanizmayı da barındıran bu DNA, zehir de üretebilir! Nanobotlar, kendisini oluşturan maddelerden, transhumanistik araştırmalarda kullanılmakta, fotonik kristal iplikçikler ve DNA-Porfirin kompleksi yapay ışık amaçlı işlerlik göstermekte, DNA bazlarını etkileyebilmektedir. Karbon Nanobotlar vasıtası ile DNA tarafından işlenen ışığı toplayıp, onu okunabilir bir “öfke” halinde tüm topluma yöneltmek mümkündür. Öfkeli bir toplum oluşturmak neden olmasın ki… Sisteme öfke tanımlanması gibi bir şey işte. Örneklerini görmemiş miydik sanki! Ego ve cinsellik bile kontrol altına alınabilir. “Evrensel Temel Gelir” de artık, herkes için belirlenecek ağa babalar(!) tarafından.Morgellon(Parazit Kuruntusu) Hastalığında olduğu gibi, kırmızı kök hücreleri, böcekleri öldürmeye programlanabilmekte, sineğin DNA’sını simule ederek, endüstriyel tarımda, böceklerle savaşta “ışık saçan gözler” aracılığı ile kullanılmaktadır. Ya insanlarda… “Metaverse” ve 2023’de hayata geçirilmesi planlanan Siber Dünya Düzeni ile birlikte, gaz, elektrik ve enerji santralleri ve dağıtım merkezleri, bankalar, devlet daireleri, nüfus ve tapu kayıtları siber saldırıya maruz kalabilecek ve “Siber Terör” ile kaos ortamı oluşabilecektir. Her şey “Metaverse” için hazırlanıyor ve ürünler de Blockchain ile tescil ediliyor. İnsan neslini, fıtratı, enerjiyi, iklimi ve dolayısı ile gıdayı kontrol altında tutmak isteyen zihniyet, Allah’ın haddini aşanları iklim ile cezalandırdığının ve tarihsel göçlerin ana sebebinin, kuraklık, susuzluk, sel, volkan, deprem ve su taşkınları gibi afet ve iklim değişiklikleri olduğunun farkında ve her şeyi tek elden yönetmek(Singularity) sevdasındadır. Nitekim Bakar Suresi 205. Ayet de bunu ifade etmektedir. Yeni düzende, paylaşım ekonomisinden ziyade, satın alma değil kiralama ön planda tutulmaktadır. Beyinler ve veriler kontrol altında… Dünya değişecek! Biyometrik bilgiler, CRISPR Cas9, Kodlar, Biohacker, Kripto paralar, Blockchain, her şey… Artık CRISPR tekniği ile tedavi ve hasta etmenin yanında, her yerde her zaman her şey yetiştirmek de mümkün! Teknoloji insanın içinde şimdi! “Kötü niyetli, şeytani akıl” olmasa, ne güzeldir “kul” olarak “hür” olmak… İslam âlemi ve insanlık, gaflet uykusuna devam etsin, bakalım nereye kadar! Web 2.0 değil, web 3.0 diye de bir şey kalmadı artık! Bana göre, biraz da Allah’a kafa tutmak gibi düşündüğüm “Metaverse”, web 3.0’ın bir üst versiyonudur. Aslında “Metaverse Sonrası” bir âlemin de olacağını şimdiden ifade etmek durumundayım. “Horizon Home” (Ufuk Evleri) ile insanı topraktan ve toplumdan uzaklaştıracak olan, her türlü aktiviteye müdahil olma, yaşama, hissetme, iletişim içinde bulunma ve sonsuz bir iştahla zevkini çıkarma imkânı sağlayan ve şimdilik “Taş Devri”ni sürecek olan “Metavers Dönemi”, yakın bir gelecekte, herhangi bir donanıma, aracıya ve enstrümana gerek kalmadan, sadece beyin gücü ve düşünce mahareti ile, muhayyile çerçevesinde istenilen hayatın, kurgulanan bir rüya halinde yaşanabileceği bir merhaleye geçecektir! Zaten gerek Chicago Üniversitesinde ve gerekse Japonya’da yapılan çalışmalarla rüyalar “edit”lenebilmekte, videoya kaydedilebilmekte ve istenildiğinde tekrar tekrar o rüya görülebilmektedir. Bu hususta makaleler yayınlanmıştır.
Bütün bunlar, “ENSTRUMANLARLA BİR RÜYA GÖRME HADİSESİ” olarak telakki ettiğim “Metaverse” yarın, hiçbir alet ve edevata ihtiyaç duyulmadan, beyin ve düşünce boyutunu ileri derecede kullanmayı becerebilenlerin her şeyi, her zaman, her yerde ve herkesle yaşayabilecekleri bir döneme “Metaverse Sonrası” rüyaların gerçek(!) olabileceği, “RÜYADA YAŞAMAK, RUYA ÂLEMİ” merhalesine, rüyada olduğunun da farkında olunmadığı bir safhaya geçeceği kanaatindeyim.
Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın
Metaverse ve Sonrası
Prof.Dr İsmail Hakkı Aydın
Yorumlar