Dünyaya hükmettiklerini zanneden emperyalist güçler, kendi politikalarına karşı tehdit gördüğü devletlerin yönetimini darbeyle değiştirmeye dün çalıştılar bu günde çalışıyorlar.
Ve hatta son yıllarda yaşayarak şahit olduğumuz “Arap Baharı” adı altında gerçekleştirilen darbeleri de örnek gösterebiliriz. Yine Mısır halkının iradesi ile seçilmiş Muhammed Mursi’nin sırf emperyalist güçlere karşı bir duruş sergilediği için darbeyle indirildiği de zihinlerimizde canlılığını koruyor. İsrail’in dünyada ki siyasi ve ekonomik gücü elinde tuttuğundan hiç kimsenin şüphesi yoktur herhalde. O zaman İsrail başta olmak üzere ABD ve kısaca Batı dediğimiz Avrupalı Devletlerin de uluslararası gücü ellerinde tuttuğunu söyleyebiliriz. Emperyalist güçlerin gizli servisler aracılığı ile yönettiği illegal tarikat cemaat şekilde birçok örgüte hükmettiğini bizlerde 15 Temmuz hain darbe girişimi ile bir kez daha öğrendik. “Hasan Sabbah’ın Haşşaşilerine” benzer bir yapı ile nasıl tehlikeli örgütlerin türeyebileceğine şahit olduk. Hasan Sabbah’ı ve Haşşaşileri anımsayacak olursak. Hasan Sabbah fedailerine haşhaştan yapılan hapları içirtiyordu. Hapları yutan fedaileri kendilerinden geçtiğinde önceden cennet gibi kurgulanmış bahçelere taşınıyorlardı. Kendilerine geldiklerinde huriler, sınırsız zenginlikte meyveler, yiyecekler içinde buluyorlardı kendilerini. Yine kendilerinden geçtiğinde eski bulundukları mekânlara taşınıyorlardı. Hasan Sabbah’ın fedaileri zannediyordu ki uykuya daldıklarında gerçek cennete gidiyorlar. Böyle zannettikleri içinde bütün emirleri legal ya da illegal fark etmez harfiyen uyguluyorlardı. Hasan Sabbah’ın öl emrini verdiği fedaisi derhal canına kıyıyordu. Nasıl olsa sonunda cennete gidecekti. Bu şekilde fedailerine birçok suikast düzenlettirdi. Fedailer canlarını hiçe sayarak Hasan Sabbah’ın emirlerini yerine getirdiler. Çünkü öldüklerinde Hasan Sabbah’ın haşhaş ile kendilerine gösterdiği cennete kavuşacaklardı. Bu şekilde Selçuklu sultanlarından Melik Şah’ı öldürttü. Yine dönemin ve Türk tarihinin en önemli devlet adamlarından olan ve “Siyasetname” adlı eseriyle isminden hala söz ettiren Selçuklu devleti kurucularından Nizamül Mülk’ü öldürttü. Bütün bunları haşhaş ve yalancı cenneti le yaptı.
15 Temmuz hain darbe girişiminde gördük ki, gizli servislerin yönettiği bu örgütlerin en canavarlarından biri de hain “FETÖ” terör örgütüymüş. Kendisini İslamiyet’e hizmet eden bir cemaat gibi göstermiş. Fakir, kimsesiz zeki çocukları öğrenciyken alıp beyinlerini yıkamış. Saf Anadolu insanımızın alın teri ile kazandığı ürünlerinden yardım toplamış. Kanserli bir hücre gibi sessiz ve derinden güçlenerek hain planlarını devreye sokacağı günü beklemiş. Sahipleri olan emperyalist güçlerden gelecek emri beklemiş. Ta ki bir liderin çıkıp Dünya beşten büyüktür dediği o güne kadar. Birleşmiş Milletlerde dünyanın adaletsizce yönetildiğini o beş ülkenin yüzüne vurduğu güne kadar. Suriye de, Irak’ta, Myanmar’da, Mısır’da, Libya’da, Afrika’da, dünya da nerde zulüm gören millet varsa herkesin sesi olduğu dünya lideri Recep Tayyip Erdoğan burada zulüm var diyene kadar. Bu zulmü alkışlayamayız. Zalimlere dost olamayız dediği gün düğmeye basıldı. Gizli güçler harekete geçti. Zannettiler ki Arap ülkelerinde yaptıklarını Türkiye de de yaparız. Zannettiler ki Güney Amerika ülkelerinde yaptıklarını Türkiye de de yaparız. Ama yanıldılar. Türk insanın ruhunu hesaba katmadılar. Nasıl Çanakkale’de yokluk için de dünyanın en ileri en gelişmiş devletlerini ordularını yenen atalarımız gibi. Vatanımızı ele geçirmelerine bölmelerine boyunduruk altına almalarına izin vermeyeceğimizi hesaplayamadılar. Türk milleti o gece liderinin çağrısına uydu. Devletine sahip çıktı. Canından oldu, kanından oldu ama devletini böldürtmedi. O gece tam 251 efsane yazıldı. 251 şehit, 251 hikâye, 251 can, hepsinin ayrı ayrı ayrı hikâyeleri vardı. Hepsinin ayrı ayrı aileleri çocukları sevdikleri vardı. Peygamber ocağı olarak gördüğümüz o kutsal ordumuzu ele geçirmiş hainler bu halkın vergisi ile alınmış uçaklarla tanklarla bu ülkenin çocuklarını şehit etti. Böyle bir mücadeleyi dünya şaşkınlıkla izledi. Tankın üstüne çıkmış askerin tüfeğini tutan Turhan AVCI gibi. Hayatını hiçe sayıp tankın önüne yatan Metin DOĞAN gibi. Bir de Darbenin seyrini değiştiren ÖMER HALİSDEMİR gibi evlatların çıkacağını hesap edemediler. Ömer Halisdemir o gece belki çocuklarını bir kez daha göremeyeceğini biliyordu. Fırsatı olsaydı belki çocuklarına vasiyette bulunurdu. Hanımıyla helalleşirdi. Hiçbirini yapacak zamanı yoktu. Ülke içeriden kahpelerce işgal ediliyordu ve bir asker olarak buna dur demesi gerekiyordu. Bütün dünyalıklarını hiçe sayarak o stratejik, o kritik öneme sahip olan komutanlığı namusu gibi koruması gerekiyordu. Teslim edemezdi orayı. Ve hainlerin başı general müsveddesi Semih Terzi’yi öldürerek tarihin seyrini değiştirdi.
Türk milletinin esaret ve boyunduruk altında yaşayamayacağını bir kez daha tüm dünya ya anlattı 251 şehit. Ve tüm dünya şunu bir kez daha anladı.
TÜRK MİLLETİ TARİH BOYUNCA ESARET ALTINDA YAŞAMAMIŞTIR, YAŞAMAYACAKTIR.