“Değildim ben sana mail sen ettin aklımı zail
Beni ayıplayan gafil seni görse utanmaz mı”
Bazı aşklar, bu nedenle pek fark edilmez. Benzeyenler ayrılamaz. Kuş, gökten; er, yerden ayrı düşünülemez. Hiç kimse havada yürüyemez. İnsanoğlu, yere basmak zorundadır. İnsanoğlu topraktan geldi, topraktan ayrılamaz, onsuz yaşayamaz. Kan çeker derler. Herkes aslına sevdalıdır, bağlıdır, hatta mahkumdur. Şairin dediği gibi, ‘ben sana mecburum, bilemezsin.’
İnsanı yere ram eden şüphesiz arzın cazibesidir. Cazibe, çekim. Şimdi yer çekimi kanunu diyorlar. Yer insana aşık, insan yere mahkum. Asıldan kopanın iniltisi ins ü cinni bizar eder. Asıldan kopanın tek derdi kavuşmak olur. Benzeyenler birleşir, bu da ayrı bir kanun. Elinde değil, seven koşar, sevilen çekilir. Ezelden ebede çekilir gider. Elinden çekilir, gönülden çekilir…
Zeliha Yusuf’ gördüğü gün aklı başından gitmişti. O anda aşkın cazibesi kanunu hükmünü icraya başlar. Sınırsız bir çekiliş ve çaresiz bir sürükleniş ile karşı karşıyadır Zeliha. Arık mazurdur. Elinde olsa bu hallere düşer miydi? ‘Hemişe halka rüsva olmak’ ne demek. Sana gönül verdim diye alem bana düşman olur. Gardı düştü Zeliha’nın önce, sonra deli cesareti…
Yer insana aşık, bir o kadar da cazibeli. İnsan yere mahkum, netice de belli. Zaman gelir kaçar insan, zaman gelir koşar. Fakat uzaklaşırken de yaklaşır, ne yana gitse çekilir. Zira gel diyen bir ses vardır, derinden derine. Beklenmektedir, gitmemek olmaz. Ayakları kafi gelmez yüreğindeki hıza, çekim gücü çok fazladır zira. Bazen dörtnala gider Kaf Dağları’na. Bulamaz aradığını. Koca dünya dar gelir, sığmaz olur evrene, taşası gelir. Lakin zaman az, ömür kısadır. Ötelerin ötesinde bir bekleyen vardır. Gönül uçan kuş olsa da, insan kanatsızdır. Havadaki kuşa özenir, kanat takmak ister. Yol uzun, vuslat arzusu dayanılmazdır.
Göklerin de çekimi vardır, lakin yere benzemez. Gök yüzü adam seçer, önüne geleni çekmez, istidat ister. Mıknatısa benzer semavat, ancak kıymetli cevherleri çeker. Saman çöplerini, kütükleri çekmez. Molozlar yıldızlara ağamaz. Er ister, eren ister, sevgili yaren ister. Yerin cazibesi, göğün cilvesi vardır. Göğe yükselmek de bir mecburiyettir aslında, ama yükselmek için alçalmak gerek önce. Göğün merdiveni, ayakların bastığı yoldadır. O yola baş koymadan erilmez. Yükselmek için arınmak gerek. Gönül pak olmayınca sevgiliden gel olmaz.
Zeliha sevgilinin cazibesine kapılıp bir kuru yaprak gibi savruldu. Savruldukça mesafeler uzadı. Vuslat için gönül mülkünün tertemiz olması gerekti. Ayrılık arttıkça, Zeliha yandı; yandıkça arındı. Hamdı Zeliha, yıllarca pişti. Zaman geldi sinesinde güller açtı. Ele ele, gül güle karşı yaraşır. Seven sevdiğine kavuştu.
Yerde gezmek için, var olmak kafidir. Gönülde yürümek için var olmak yetmez, yar olmak gerek. Maksat birini çekmek değil, birbirini çekmektir. Aşk bir soylu erektir, vuslat mecburiyettir.