Bir önceki yazımda Afganistan’daki kadınların kaçan erkeklere inat mevcut Taliban yönetimine karşı direnişlerinden bahsetmiştim. Her ne kadar cılız da olsa çıkan sesin gücü adeta bir kelebek etkisiyle İspanya’daki kadınların da Amerika’nın Kaliforniya’sındaki kadınların da desteğini almıştı. Almıştı almasına ama bu destek tabi sadece sözle olduğu için zavallı Afgan kadınının haklı istekleri de birkaç dipçik darbesiyle kolayca susturuldu.
Şimdi durum sanki tam tersine döndü. Renkli ve milli giysileriyle özgürlük ve demokrasiden asla vazgeçmeyeceklerini Burka’ya girmeyeceklerini, eskiden olduğu gibi sosyal hayatta eşit olmak istediklerini - küçük bir grup olsalar da- haykıran kadınların yerine Burka’yı bile aratan tamamen siyah çarşaflı kadınların Taliban yönetimine desteklerini gösteren pankartlarıyla yaptıkları eylemler gündemde.
Tersinden baktığımızda aslında bu da bir demokratik hak.
Özgürlük ve demokrasi diye sokaklara dökülen kadınların karşısında, her yeri tamamen kapalı çarşaflar içinde biz de böyle yaşamak istiyoruz diyerek çıkan kadının yaptığı da bir demokratik istektir.
Ben bunu sözlü olarak söylediğimde kimi dostlarım tepki gösterdi ki bu da demokratik bir haktır. Katılmasam da sevinirim. Tıpkı bir önceki yazıma gelen eleştiriler gibi. Bir okurum; “Hocam yazının içeriği tamam da mesela Afgan kadınlarının İsyanını bizim kurtuluş savaşındaki direnişçi kadınlarımızla örneklemişsiniz. Birisi direniş birisi isyan farklı değil mi?” demişti eleştiri hakkını kullanarak. Ama orada amaç direnişe götüren isyanı vurgulamaktı sanırım o gözden kaçmış. Bizim Anadolu kadınımızın Kurtuluş savaşında verdiği destek, evde amaçsız oturmasına verdiği isyandan gelir.
Bir başka okurumun eleştirisi, üç beş kadının yaptığı tepki gösterisinin isyan olamayacağı yönündeki görüşüydü. Okuruma göre orada yapılana protesto veya gösteri denilebilirdi.Bence isyan isyandır. Toplumsal olarak da bireysel olarak da bir grup olarak da.
Bir ülkenin yaşam biçimi, siyasal tercihi, sosyal hayatı elbette kendi tercihi ile doğru orantılıdır. Tabi bu söylediğim demokratik yollardan olduğunda geçerlidir. Darbe ile, silahlı müdahale ile olduğunda ortaya çıkan tabloda yapılan değişiklikler, demokratik bir hak olmaktan çok zorbalıkla kabul ettirilen isteklerdir ki bunun adına da “dikta” veya “faşist” rejim denir.
Milli giysileri içinde demokratik haklarının yok olmaması için mücadele eden kadınlara karşı tamamen kapalı siyahlar içindeki kadınların “kesin sesinizi biz böyle yaşamak istiyoruz” şeklindeki istekleri kendi istekleri ise haktır ama ya silah zoruyla yaptırılmışsa…
Afganistan’daki isyanın rengi mordan siyaha dönüşmüşse bu noktada kabul ya da ret tercihi tamamen Afgan halkına aittir.