BAŞKAN ÖZDEMİR: ÜNİVERSİTEDE İLK TERCİHİNİZ NİĞDE OLSUN BAŞKAN ÖZDEMİR: ÜNİVERSİTEDE İLK TERCİHİNİZ NİĞDE OLSUN

Niğde Eğitim-İş Sendikası Niğde Şubesi 24 Kasım Öğretmenler Gününde, bir günlük iş bırakma eylemi ve  Niğde Ömer Halisdemir Meydanında Barınamıyoruz, geçinemiyoruz, yaşayamıyoruz temalı basın açıklaması yaptı.
ŞUBE BAŞKANI ÖZKAN ÖĞRENCİSİNİ YAD ETTİ
Niğde Eğitim-İş Sendikası Niğde Şube Başkanı Timur Özkan tarafından yapılan açıklamasın öncesinde trafik kazasında yaşamını yitiren öğrencisi Avukat Emra Alakuş’u anarak; ‘’Biz öğretmenleri hayatta en çok üzen şeylerden biri çocuk yaştaki, genç yaştaki öğrencilerimizin bizden önce bu dünyadan göçmesidir ve ne yazık ki bugün bunu yaşıyoruz, Çamardı da ortaokuldan öğrencim olan Avukat Emre Alakuş’u dün geçirdiği kalp krizi sonrası genç yaşında kaybettik ve bugün toprağa veriliyor çok üzgünüm Emre için. Bugün yani Öğretmenler Günü’nde, sizlerden alacağımız her tebrik, her bir güzel söz biz eğitim emekçileri için yaşam sevincidir, umuttur. Buna rağmen bugün okullarımızda, bizler için düzenlenen törenlerde, sizlerin yanında olmak yerine alanlardayız çünkü eğitimi ve eğitim emekçisinin durumunu yıllardır günden güne kötüleştiren bir yönetim anlayışı nedeniyle bugün bizim için bir gurur nişanesi olduğu kadar aynı zamanda burukluğun da günüdür. Eğitim emekçisinin haklarını kırpan, sistematik olarak itibarsızlaştıran, geçinemez ve yaşayamaz hale getirenler, bugün riyakârca bir tiyatro sergileyerek, bizleri ezberledikleri sözlerle övmek için sıraya girecekler. Bugün yılın 364 günü eğitime de eğitimciye de çile çektirenler, yılın bir gününü vicdan rahatlatmak, imaj tazelemek için kullanacaklar. Eğitime dair tozpembe bir tablo çizip, eğitim emekçisine en çok kendilerinin değer verdikleri safsatalarını sıralayacaklar’’ dedi.
ÖZKAN: ÖĞRETMENLER GEÇİM DERDİNİN AĞIRLIĞI ALTINDA EZİLMEKTEDİR
Eğitim-İş Şube Başkanı Özkan konuşmasının devamında, ”Biz gerçekleri anlatmak için buradayız. Peki gerçek nedir? Eğitim-İş’in Öğretmenler Günü için binlerce öğretmenle görüştürerek oluşturduğu güncel anketten yola çıkarak anlatalım: Yöneticiler tarafından öğretmenlerin sözüne, fikrine değer verilmiyor. Adına meslek kanunu denen ucube ÖMK’yı çıkarırken öğretmenlere danışmaya lütfetmeyen yönetim zihniyeti, lokal ve daha küçük çaplı yönetimsel kararlarda da despot tarzını koruyor. Öğretmenler liyakatin yok edildiği bir sistem içinde erdem mücadelesi veriyor. Öğretmenlerin yüzde 78’i çalıştığı kurumlarda görevde yükselmenin kişisel ve siyasi referanslardan, yani torpilden geçtiğini anlatıyor. Öğretmenlerin yüzde 90’ı önü alınmayan eğitimciye şiddet olayları nedeniyle kendini güvende hissetmiyor. Mesleğe ihanet kanunu olan ÖMK nedeniyle okulda çalışma barışı kalmadı diyenlerin oranı da yine yüzde 90. Bugün bize “hakkınızı ödeyemeyiz” edebiyatı yapmak için sıraya girecek olan yöneticiler, gerçekten de hakkımızı ödemiyorlar. Öğretmenlerin yüzde 95’i maaşının yetersiz olduğunu söylüyor. Öğretmenlerin yüzde 65’i esnaf, yüzde 37’si şahıslara borçlu. Matematiğe aykırı biçimde öğretmenler için bir ay ortalama 30 gün değil bir yıl gibi geçiyor, ay sonu bir türlü gelmiyor, öğretmenlerin yüzde 72’si her ay borç alarak ayakta kalabiliyor. Öğretmenlerin yarısından fazlası kredi kartının sadece asgari borcunu ödeyebiliyor. Geçim derdi yüzünden öğretmenler, kendilerini adadıkları mesleklerini bile ağız tadıyla, kafa rahatlığıyla yapamıyor. Ülkede kira ortalaması 8.500 liraya tırmanmışken maaşının yarısına yakını barınmaya giden öğretmenler geçim derdinin ağırlığı altında ezilmektedir.
BU BÖYLE GİDEMEZ
Öğretmenler, Cumhuriyet’e layık bir şekilde laik, bilimsel, adil ve kamusal bir eğitim veremiyor olmanın sıkıntısı içinde. Öğretmenlerin yüzde 99’u eğitimin niteliğinin her gün biraz daha düştüğü tespitinde birleşiyor. İnsanca çalışma koşulları ve insanlık onuruna yaraşır bir ücret alamayan öğretmenler için artık yaşanabilir bir emeklilik hayali de imkânsız. Ömürleri boyunca çalıştıktan sonra zaten kuş kadar emeklilik ücreti alacak olan öğretmenler, o günler için bir hazırlık da yapamıyor. Maaşından herhangi bir birikim yapamayan öğretmenlerin oranı yüzde 91. Üstelik burada önemle vurguluyoruz ki bu acı tablo, sadece öğretmenler için değil tüm eğitim emekçileri için geçerlidir. Tüm eğitim emekçilerinin mücadele örgütü olan Eğitim-İş olarak, her zaman söylediğimiz gibi, eğitim bir ekip işidir. Ve ne yazık ki biraz önce sıraladığımız acı gerçekler, idari memurundan okul personeline, üniversitelerdeki akademisyene kadar tüm eğitim emekçilerinin getirildiği halin özetidir. Buradan altını çiziyoruz: Eğitim emekçisinin, bu sorunları çözmek yerine öğretmene önlük giydirmeye çalışan, öğretmeni okuldan çıkarıp imamları sokmaya gayret eden, öğretmenlerin mesleki haklarını teslim etmek yerine o hakları keyfi kriterlere bağlayan, MEB’in raporlarında ortaya çıkan öğretmen açığı kadar bile öğretmen ataması yapmayan, protokol adı altında tarikat derneklerini eğitimin taşeronu haline getirenlerin boş sözlerine ihtiyacı yoktur. Eğitim emekçisi geçinemez, barınamaz, yaşayamaz hale gelmiştir. Bu böyle gidemez. Dünyada başöğretmen unvanlı bir liderin kurduğu tek ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitim de eğitim emekçisi de bu kadar değersizleştirilemez.
AYRIMCILIK YARATACAK UYGULAMALARA SON VERİLMESİ İSTİYORUZ
Niğde Eğitim-İş Sendikası Niğde Şube Başkanı Timur Özkan basın açıklamasının son kısmında taleplerine yer vererek, “Bu karanlıktan çıkış için taleplerimiz: İnsanlık onuruna yaraşır bir ücret alıp, insanca yaşamak istiyoruz. Eğitim çalışanları arasında ayrımcılık yaratacak uygulamalara son verilmesi istiyoruz. Ücretli, sözleşmeli öğretmenliğe son verilmesini, kadrolu güvenceli atama yapılmasını istiyoruz. Öğretmen ve yönetici atamaları başta olmak üzere tüm atamalarda mülakatın kaldırılmasını, tüm kademelerde somut kriterler ile liyakatın esas alınmasını istiyoruz. Ek ders ücretlerimizin emekliliğe sayılmasını talep ediyoruz. Eğitim emekçilerinin köle değil geleceğin mimarları olduğunun idrak edilmesini istiyoruz. Sadece öğrencilerimiz ve kendimiz için değil ülkemizin geleceği için laik, bilimsel, adil ve kamusal eğitim istiyoruz. Eğitim kurumlarımızın personel ihtiyacının, hükümetin ekonomi ve eğitimde din eksenli politikaları ile değil nesnel ve bilimsel kriterlerle belirlenmesini talep ediyoruz. Yeterli sayıda öğretmen ve yardımcı personel istihdam edilmesini istiyoruz! • Öğretmenlere ve eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin önüne geçecek önlemler alınmasını talep ediyoruz! Her şeyden önemlisi meslek onurumuzu geri istiyoruz! Başöğretmenin eğitim neferleri olarak, Eğitim-İş olarak yarın Ankara’da düzenleyeceğimiz büyük buluşmayla hep bir ağızdan bu gerçekleri haykıracak, ardından Başöğretmenimizin ebedi istirahatgahına yürüyerek saygımızı sunacağız. Eğitimin aynı zamanda ülkenin geleceği için hayati olduğunu hatırlatıyor, çocukları için iyi bir eğitim, ülkesi için parlak bir gelecek düşleyen tüm yurttaşları mücadelemize destek vermeye davet ediyoruz. Öğretmenler Günü’nde bize vereceğiniz en büyük hediye, haklı kavgamıza omuz vermek; kendinize yapacağınız en büyük iyilik ülkenin eğitimine, yani geleceğine sahip çıkmaktır” Dedi.
(Dahi GEDİK)

Editör: Niğde Haber